Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Artvin İl Başkanı İsrafil BAYRAK, 2018-2019 Eğitim-Öğretim Yılının sona ermesi dolayısıyla basın açıklaması yayınladı.
2018-2019 Eğitim-Öğretim yılı sona eriyor. Hem eğitimcilerimiz hem de öğrencilerimiz sorunların gölgesinde bu eğitim-öğretim yılını da tamamladı. Öğretmen açığı, fiziki alt yapı yetersizlikleri, okulların ehil olmayan yöneticilere teslim edilmesi, sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen alımı, ücretli öğretmenliğin halen devam ediyor olması, özlük haklarında bir iyileşme sağlanamaması, okullara ayrılan ödeneklerin yetersizliği vb. birçok sorun 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılına damgasını vurdu.
Sözleşmeli, mülakatlı öğretmen alımı:
Sözleşmeli, mülakatlı öğretmen alımı eğitim hayatımız açısından çok büyük bir sorundur. MEB sözleşmeli öğretmenliği daha önceden uygulamış; 2011 yılında Hükümet hem sendikamız hem de sözleşmeli öğretmenlerin gayretleri ile tüm sözleşmelileri kadroya alarak, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını kaldırmıştı. 2016 yılında geri getirilen sözleşmeli öğretmenliğe bir de mülakat eklenmiştir. Bu nedenle öğretmenlikte TORPİLİ OLANIN ATANMA DÖNEMİ başlamıştır.
Mülakat sonuçlarına bakıldığında, mülakat komisyonlarının adil ve şeffaf çalışmadığı, hak ve adalet ilkeleri ölçüsünde puanlar verilmediği görülmüştür. Öğretmen olmak için yıllarca dişini tırnağına takarak çalışan, emek veren insanlar KPSS’de çok başarılı olmasına rağmen mülakatta hayatlarının hüsranını yaşamaktadır.
Heyecanla mesleğine başlayabilme arzusundaki bu gençlerimiz ne yazık ki henüz öğretmen olmadan torpil bulma arayışına itilmiştir. Misal olarak; KPSS’den 90-95 puan almasına rağmen mülakatta düşük puan verilen adaylar öğretmen olarak atanamazken, KPSS’den düşük puan alan bir aday mülakatta 90-95 puan aldığı için öğretmen olarak atanmıştır. Hatta son olarak 20 bin atama kapsamında yapılan mülakatta adaylar bir kez daha mağdur olmuştur. Daha önceki mülakatta yüksek puan alan adaylara bu mülakatta çok daha düşük puanlar verildiği olmuştur. Bu bile mülakat uygulamasının ne kadar adaletsiz, subjektif ve inisiyatife dayalı olduğunu ortaya koymaktadır.
Mülakatlı öğretmen alımı ile liyakat, ehliyet bir kenara atılmış, bunun yerine torpil, adam kayırma ön plana çıkarılmıştır. Öğretmenler birtakım sözde sendikaların baskısı altında kalmaktadır. Gerek mülakat aşamasında gerekse sözleşmeli öğretmen olarak atandıktan sonra öğretmenler üzerinde ciddi bir baskı oluşturulmaktadır. Böylesine kirli yöntemlere başvuranlar bugün için büyüdüklerini zannetseler de, ilerleyen yıllarda arkalarında çok az bir destekçi olduğunu görecektir.
Bu noktada torpil arayışına giren öğretmenlerimizi hiçbir şekilde suçlu olarak görmüyoruz. Suçlanması gerekenler, elbette bu sistemi ihdas edenlerdir. Bir değil, on değil, yüz kere söyledik ve yine söylüyoruz: Fetö, PKK ya da başka bir terör örgütü üyesi ya da sempatizanlarını tespit etmenin yolu mülakat değildir. Sağlam bir güvenlik soruşturmasıyla kimin ne olduğunu anlayabilirsiniz. Komisyonlara ucu açık yetkiler vermek, adayların kaderini subjektif, güvenilir ve geçerli olmayan yöntemlere terk etmek en açık şekilde vicdansızlıktır.
Sözleşmelilik de başlı başına yanlış bir istihdam yöntemidir. Öğretmenlerin mesleki yeterlilikleri performans değerlendirmesi ile zaten ölçülmektedir. Bunun için güvencesiz çalıştırma yöntemi getirerek, öğretmenleri 4 yıl sözleşmeli çalıştırmak, 4 yılın sonunda kadroya almak, tayin isteme hakkına 2 yıl da kadrolu çalıştıktan sonra sahip olmalarını sağlamak izahata muhtaç bir durumdur. Sözleşmeli öğretmenlerin tayin hakkı yoktur, atama ve yer değiştirme yönüyle kadrolu öğretmenlerden farklıdır. Sözleşmeli öğretmenler adeta kapı kuludur, modern köledir. Sendikal tercihlerde özgür iradeleri dışında harekete zorlanmaktadır, amirleri ile iyi geçinmek durumundadır, kısacası biat etmek zorundadırlar. Böyle bir istihdam türü, özgür öğretmenler değil, iradeleri kelepçeli öğretmenler yaratır. Sendikamız mülakatlı sözleşmeli öğretmenliğin iptali için yargıya başvurmuştu. Ancak yargı henüz bir karar vermedi. Oysaki emsal kararlar ortadadır. Dolayısıyla süreç uzatılmamalı, sözleşmeli mülakatlı öğretmen alımı mutlaka iptal edilmelidir.
Öğretmen atamaları:
Öğretmen atamaları ihtiyaca göre yetersiz kalmaktadır. 2018-2019 Eğitim-Öğretim Yılında Milli Eğitim Bakanlığı 5000 ücretli öğretmeni sözleşmeli olarak atadıktan sonra 20000 sözleşmeli öğretmen ataması daha yaptı. Bununla ilgili sözlü sınavlar da yapılmıştır. Ancak öğretmen açığı 5 bin, 20 bin öğretmen ataması yapılarak giderilemez. Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı bir açıklamada 100 binin üzerinde öğretmen ihtiyacımız olduğunu söylemişti. Öte yandan, sendikamızın yıllık olarak yaptığı ve 28 Aralık 2018 tarihli son araştırma sonuçlarına göre; ülkemizdeki ücretli öğretmen sayısı 64 ilden gelen verilere göre, 76 bin 605’tir. Geçen yıl ülkemizde ücretli öğretmen sayısının 63 bin 656 olduğunu tespit etmiştik. Görüldüğü üzere ücretli öğretmen sayısında bir yılda 13 bin civarındaki artış “Türkiye öğretmen atama politikasında nereye gidiyor?” sorusunu sormamıza neden olmaktadır.
Araştırmamızdaki verilere göre, 76 bin 605 ücretli öğretmen çalıştırılmasına rağmen hala 55 il itibariyle 101 bin 339 öğretmen açığı vardır. Ayrıca yaptığımız çalışmaya göre 81 il itibarıyla boş norm sayısı ise 144 bin civarındadır. Dolayısıyla MEB’in ilk yapması gereken öncelikle ücretli öğretmen sayısı kadar kadrolu atama yapmak, ücretli öğretmenliği tamamen kaldırmak, daha sonra da 100 binin üzerindeki öğretmen açığını gidermek için çalışma yapmaktır.
Ücretli öğretmenler girdiği ders başına ücret almaktadır, hiçbir özlük hakkına da sahip değillerdir. Ayrıca iki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının da ücretli öğretmenlik yaptığı göz önüne alındığında, ücretli öğretmenliğin kaliteyi, verimi düşürdüğü aşikârdır. Bu ülkede öğretmen ihtiyacı ücretli öğretmen eliyle giderilmeye çalışılıyorsa, bu eğitimimizin geleceği açısından vahim bir durumdur.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere hiçbir şekilde sözleşmeli ve mülakatlı atamayı doğru bulmuyoruz. Tüm atamalar sadece KPSS puan üstünlüğüne göre ve kadrolu olarak gerçekleştirilmelidir.
Yönetici atamaları:
Yönetici atamaları hala en büyük tartışma konularından bir tanesidir. Yazılı sınav yerine mülakatla alınan yöneticiler nedeniyle okulların bir kısmı işinin ehli olmayan insanlara teslim edilmiştir. Hatırlanacağı üzere ödülleri ile göz dolduran, başarılarıyla adından söz ettiren okul yöneticilerinin bir gecede bu unvanları ellerinden alınmıştı. MEB’in 2014 yılında getirdiği sistem ile okul müdürleri mülakat ve değerlendirmeyle, okul müdür yardımcıları, müdür başyardımcıları müdür inhası ile görevlendirilmeye başlanmıştı. Türk Eğitim-Sen’in açtığı dava sonucunda yargı, müdür yardımcılığı ve müdür başyardımcılığı görevlendirmelerinde yazılı sınav getirilmesine karar vermiş, dolayısıyla bu görevlendirmeler sadece yazılı sınav ve puan üstünlüğüne göre yapılmaya başlanmıştı. Öğretmenler bu sistemden çok memnundu, çünkü sadece yazılı sınav puanına göre görevlendirme hak edeni iş başına getiriyordu. Ancak Bakanlığın yönetmelik değişiklikleriyle okul yönetici atama görevlendirmelerindeki MÜLAKAT SİSTEMİ; Hak-adalet, ehliyet-liyakat ilkesini tarumar etmiştir.
Mülakatlı yönetici görevlendirme uygulamalarında; çeşitli dolaplar döndürülmekte, listeler elden ele dolaşmakta, kul hakkı yemede sınır tanınmamakta, torpiller çarpıştırılmakta, siyasi ve ideolojik unsurlar temel alınmakta, okullar paralel çetelere teslim edilmektedir. İşini layıkıyla yapan, hak eden insanlar devre dışı bırakılmaktadır. Yandaşlar her türlü kirli oyunu tezgâhlayarak, kendi üyelerinin liyakatine bakılmadan makamlara getirilmesini sağlamaktadır.
İfade etmek gerekir ki; tıpkı Fetö’de olduğu gibi, bu malum yapı, devlette bir paralel yapı oluşturmaktadır. Bir paralel yapıdan kurtulurken, ikinci bir paralel yapıya devletimiz asla müsaade etmemelidir. Zira benim adamım olsun mantığının her alanda Türkiye’yi getirdiği nokta ortadadır. Hal böyle olunca atamalarda, görevlendirmelerde ilk dikkate alınması gereken husus; yandaşların değil, hak edenlerin, liyakat sahibi kişilerin makamlara getirilmesidir.
Özür grubu tayinleri:
İl içi tayinlerle ilgili yıllardır problem yaşanmaktadır. Buna rağmen MEB çözüm için bir adım atmamıştır. İl içi tayinler konusunda belli bir yıl ve belli bir kilometreyi esas alarak bir çözüm bulunabilir. Zira il içi tayinlerde her yıl bir umutla aile bütünlüğünü sağlamak isteyen ancak bir türlü gerçekleşmeyen insanların motivasyonu azalmakta, iş verimliliği düşmektedir.
Türk Eğitim-Sen olarak iller arası isteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı yer değiştirme işlemlerinde boş kontenjanların tümünün açık gösterilmesini talep ediyoruz. Zorunlu hizmet süresini çoktan tamamlamış olmasına rağmen kontenjan yetersizliğinden iller arası yer değişikliği yapamayan, 10-15 yıldır zorunlu hizmet bölgesinden ayrılamayan çok sayıda öğretmenimiz bulunmaktadır. Bu öğretmenlerimiz açısından boş kontenjanların tamamının açık gösterilmesi çok önemlidir..
Ayrıca özür grubu tayinlerinde il/ilçe emri hakkı da mutlaka getirilmelidir. Aile bütünlüğü verimli çalışmanın vazgeçilmezidir.
PDR öğretmenlerinin sorunları:
Sendikamız rehberlik hizmetlerinin daha etkin ve verimli yürütülmesi için alınacak her türlü tedbiri desteklemektedir. Bilinmelidir ki; rehberlik faaliyetleri öğrenci-veli-okul koordinasyonun sağlanmasında hayati öneme sahiptir. Buna rağmen rehber öğretmenlerimiz yıllardır ikinci plana atılmakta, görev tanımları dışında çalıştırılmakta, angarya işlerle adeta cezalandırılmaktadır. Zaten rehber öğretmenlerin asli işleri nedeniyle üzerlerinde ciddi bir yük bulunmaktadır. Bunun üzerine angarya işler eklenmesi rehber öğretmenlerin sorunlarını artırmaktadır. Dolayısıyla MEB rehber öğretmenlere yönelik bu tür uygulamalara son vermeli, yapılacak yönetmelik değişikliği ile rehber öğretmenlerimizin etkisinin artırılarak eğitime katkı sunmalarının önü açılmalıdır.
Hizmetliler, memurlar, teknisyenler, şoförler, aşçılar, öğretmenler kısacası tüm eğitim çalışanları hak ettikleri ücreti almalıdır. Yardımcı hizmetler sınıfının görev tanımı yapılmalı, bu insanlara angarya işler yüklenmemeli, yükselmelerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalı, gerekli eğitimini tamamlamış olanların bir defaya mahsus olmak üzere Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçmeleri sağlanmalıdır.
2019-2020 eğitim-öğretim yılı öncesinde eğitim camiamızın yukarıda bahsettiğimiz sorunlardan arındırılmasını ve eğitim öğretimin sağlam temellere oturtulmasını temenni ederek geride bıraktığımız eğitim-öğretim yılı boyunca emek veren, ter döken tüm eğitim çalışanlarımızı tebrik ediyor; hem eğitimcilerimize hem de öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
İsrafil BAYRAK
Türkiye Kamu-Sen İl temsilcisi
Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı