Sendika Tarihi Bu Toplu Sözleşmeyi de Kaybedilenler Sayfasına Yazacak

Sendika Tarihi Bu Toplu Sözleşmeyi de Kaybedilenler Sayfasına Yazacak

3,2 milyon kamu çalışanı, 1,9 milyon emekli ve bunların aileleriyle birlikte toplamda 20 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren 4. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri mutabakatla sonuçlanmıştır. 

Bundan önce 2013 ve 2015 yıllarında “Tarihi toplu sözleşme imzaladık” nidalarıyla attıkları imzayı savunan sendikalar, imza aşamasında sattıkları hayalin, gerçekler karşısında defalarca hezimete dönüşmesinden olsa gerek bu toplu sözleşme imzalanırken sus pus olmuş, ağızlarını bıçak açmamıştır.

Çünkü kendileri de pek ala bilmektedirler ki, daha bir ay önce işçilerle imzalanan toplu sözleşme ile bugün kendi imzaladıkları toplu sözleşme arasında dağlar kadar fark vardır.

İşçilerle imzalanan toplu sözleşmede; %5+7,5 zam; 3 bin liranın altında maaş alanlara aylık 90 TL iyileştirme ve ilave tediye ücretine 250 TL’lik artış söz konusu iken 5,1 milyon memur ve emekli adına 2018 yılı için %4+3,5; 2019 için ise %4+5 zammı kabul edenler, memurun ve emeklinin ekonomik idam fermanını da imzalamışlardır. 

Bir ay arayla imzalanmış bu iki toplu sözleşme arasındaki fark sendikacılık farkıdır.

Aslında yetkili konfederasyonun başkanı, Hükümetin %3,5+3,5’luk teklifine, “Bu teklif elimize kalemi vermektedir ama içine mürekkebi koymamıştır” diyerek tepki göstermiş, bu duruşları bizleri de kamu çalışanlarımız adına umutlandırmıştır.

Bu açıklamadan sonra ne olmuştur da %3,5+3,5’a “Olmaz” diyenler birkaç saat içinde %4+3,5’a “Evet” demiştir?

Kalemin mürekkebi 0,5 puanlık artışla mı dolmuştur?

Yarım puanlık artış, en düşük dereceli memur maaşına 11,58 TL; ortalama memur maaşına ise 15,40 TL ilave artış getirmiştir.

Bugün bir okka mürekkebin fiyatı 15 liradan 70 liraya kadar değişmektedir.

Yani imza atmakla atmamak arasındaki yarım puanlık fark bir kutu mürekkebe dahi yetmemekte, atılan imzaya harcanan mürekkep masrafını dahi karşılamamaktadır.  

Bu toplu sözleşme 4/B’li, 4/C’li ve diğer sözleşmeli ve vekil personelin sorunlarına bir çare getirmemektedir.

Yıllardır yaşanan hak kayıplarının telafisi için hiçbir çözüm sunmamaktadır.

Yardımcı hizmetlilerin, ek gösterge mağdurlarının beklentilerine cevap olamamıştır.

Aile yardımı, çocuk parası gibi sosyal yanı olmayan topal bir sözleşmeye imza atılmıştır.

Mübarek Kurban Bayramı öncesinde bayram ikramiyesi bekleyen milyonların hayalleri yıkılmıştır.

Tüm personelin fazla mesai sorunu, nöbet ücretleri, ek ders ücretleri, döner sermaye ödemelerindeki aksaklıklar,

Ek ödemeler,

Görevde yükselme,

Vergi dilimlerindeki adaletsizlik,

Fiili hizmet zammı,

KİT çalışanlarının sorunları gibi yüzlerce sorun unutulmuştur.

Bu sözleşmeyle memurun umutlarını 2020 yılına kadar söndürenler, 20 milyon kişinin de ahını almışlardır.

Türkiye nüfusunun dörtte birinin geleceğini çalan bu toplu sözleşmeyi gerçek anlamda sendikacılık yapan, hak mücadelesi veren hiçbir sendika kabul etmez.

Bir önceki toplu sözleşmeyi tezahüratlar, alkışlar eşliğinde imzalayanlar; attıkları imzanın defolu olduğunu, imzalarının mürekkebi kurumadan bu toplu sözleşmenin makyajının akacağını bildiklerinden bu imza töreninde ayağa kalkacak takati dahi kendilerinde bulamamışlardır.

Madem ki içinize sinmiyor; o zaman neden imzalıyorsunuz?

Bunların varlıklarının temeli olan güce karşı diyet borçları bulunmaktadır.  

Önceki yıllarda kazanılmış haklarımızın dahi elimizden alınmasına seyirci kalanlar, 2013 yılında enflasyon farkı maddesini toplu sözleşmeye koydurmayarak maaşların erimesine göz yumanlar, 2014 yılında bizleri bütün bir yıl için 123 liraya mahkûm edenler, 2015 yılı enflasyon farkı hakkımızdan 1,8 puanı Hükümete peşkeş çekenler, bir kez daha bu diyeti ödemiş, memur ve emeklinin bedduasını almak pahasına bu defolu toplu sözleşmeyi el mecbur imzalamışlardır.

Memurların ve emeklilerin haklarını kişisel ranta çevirenler bir kere daha kendileri adına tarihi bir sözleşmeye imza atmıştır.

Sendikacılık tarihi, bu toplu sözleşmeyi de kaybedilenler sayfasına yazacaktır. 

Bu sözleşme sonunda memurlar ve emekliler adına kazanım, koskoca bir sıfırdır.

Yarım puanla mutabakat aşamasına gelenler, yıllardır toplu sözleşme adı altında sergiledikleri orta oyununun Kavuklu ’su, Pişekâr’ı dahi olmaktan uzak, yalnızca birer figüran olarak masadan ayrılmışlardır.

Kamu görevlilerimizden bu tiyatroya daha fazla seyirci kalmamalarını, milyonların kaderini belirleyen bu masanın ciddiyetine yakışır temsilcilerle, gerçek bir pazarlık ve mücadele alanı olması için tercihlerini gözden geçirmelerini istiyoruz.

Kamu çalışanları ve emeklilerimizin bu oyunu bozması ve artık “Bu masallara bir son verin” demesi bir zorunluluk haline gelmiştir. 

 

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir