“Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. halbuki, biz sussak, tarih susmayacak.. tarih sussa, hakikat susmayacak. onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. halbuki, bizden kurtulsalar, vicdan azabından kurtulamayacaklar, vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar. tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar.” Sezai KARAKOÇ
Şair Sezai Karakoç’un bu sözünü son zamanlarda bizi susturmaya uğraşan bir kesim çıkarcı ve yalaka takımı için yazdım. Gerçi bu gibilere ne söylesen boştur ya… Onlara ne söylesen sinek vızıltısı gibidir. Laftan anlamaz, doğru bildikleri yanlıştan dönmek istemezler. Her şey için bir kılıfları, gerekçeleri, cevapları mutlaka vardır bu budala takımının. Bir kere hakikatı görebilecek gözleri, onu idrak edebilecek beyinleri, muhasebe yapabilecekleri vicdanları, hepsi mühürlenmiştir. Bu sebepledir ki peşinde sürüklendikleri o büyük liderlerinin aslında usta bir yalancı olduğunu asla anlayamayacaklar. O lider değil mi önüne geleni aşağılayan, kendini dev aynasında ve kibir bostanında gören? O değil midir insanlara yüksek perdeden türlü nasihatlar verirken, kendisi burnuna kadar türlü kirli işlerin içine batan? Buna benzer bir mevzu üzerine, Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend’indeki o ünlü beyiti hatırlatmıştı değerli bir hocamız, paylaşmak istedim. Ne demişti ünlü şair; “Onlar ki verir laf ile dünyaya nizâmât / Bin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde” Yani, “Dünyaya nizam vermek için ahkâm kesip duran adamlar, kendi evlerine baksa, (eleştirdikleri) binlerce hatayı kendilerinde görebilirler!”
Adaleti kendi çevrende aramayıp, hırsızlıklara, haksızlıklara göz yumup ülkedeki ve dünyadaki hırsızlık ve haksızlıklar için ahkam kesersen bu yaptığın riyakarlıktan başka birşey olmaz. Herkes vicdan muhasebesi yapmalıdır. Gözümün önünde cereyan eden hukuksuzluklara, adaletsizliklere karşı ben ne yaptım? Sustunuz değil mi? İşte siz susarken biz susmadık, susmuyoruz. Susturmaya çalışıyorlar tabi, çalışacaklar da… Bunu yapmaya çalışanları da yazımın başlangıcındaki Sezai Karakoç’un anlamlı sözüne davet ediyorum.