Bu aralar gündemde “FATİH” projeleri var. Hükümetin, Millî Eğitim sistemi içerisinde fırsat eşitliğini sağlayacak diye başlattığı (aslında seçmeni etkilemekten öteye bir gayreti olmayan) FATİH Projesini izliyoruz bir taraftan… Diğer taraftan internete (Youtube videoları arasında revaçta olan) Alo FAHİT! tapeleri düşüyor. Bu proje de Başbakan’ın deyimiyle “Haşhaşiler”in siyasi iktidarı seçim öncesi yıpratma projesi olsa gerek… Yani bu günlerde ülke gündemi, şimdiye kadar olmadığı kadar “FATİH”ler üzerinde yoğunlaşmış durumda.
Geçtiğimiz günlerde medyaya yansıdı; belki siz de takip etmişsinizdir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın desteğiyle yürüttüğü eğitimde FATİH projesi kapsamında, 81 ilde tablet bilgisayar dağıtımı yapıldı. İlk etapta 575 bin adedi 9. sınıf öğrencilerine, 100 bin adedi öğretmenlere olmak üzere toplam 675 bin adet tablet bilgisayar dağıtıldı. 5 yılda tamamlanması hedeflenen projede her öğretmen ve öğrenciye tablet bilgisayar verileceği belirtiliyor. Aynı zamanda, tüm okullarımızın 570 bin dersliğine LCD panel etkileşimli tahta (“namı diğer akıllı tahta”) ve internet ağ altyapısı sağlanacağı ifade ediliyor. Haydi hayırlı olsun, eğitimde sorun sıkıntı kalmadı (?) En önemli sorunumuz da çözülmüş oldu. Atasözleri bu günler içindir: ayranı yok içmeye… Ne alaka diyeceksiniz? İzah edeyim. Bu projenin amacı eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini sağlamakmış. Projenin internet sitesinde “proje hakkında” başlığı altındaki ilk cümle bunu söylüyor. Açık açık “yandaş iş adamlarına para yedirmek” diye yazacak halleri yoktu ya… Bu ülkede doğu illerimizde halen birleştirilmiş sınıflar var mı? Yani ilkokul bir, iki, üç ve dördüncü sınıflar toplu halde, ya da bunlardan bazıları aynı sınıflarda ders görüyor mu? Bahsettiğimiz okullarda yakacak yetersizliği sebebiyle sınıflar tezekle ısıtılıyor mu? Daha bu başlangıç, yüzlerce örnek var fırsat eşitliğini sağlamayı engelleyen. Bir tablet, bir akıllı tahta, bir internet mi sağlayacak fırsat eşitliğini? merak ediyorum. Uygulamaya bakacak olursak, kimin umurunda eğitim öğretim… Kaz gelecek yerden tavuk, oy gelecek yerden tablet esirgenmezmiş. Öğrencinin oyu yok ama velisinin, öğretmenin oyu var. Nasıl olsa “makarna ve kömür” ile bu iş (yardımı oya çevirme döngüsü) şimdiye kadar götürüldüyse tablet bilgisayar ile daha fazlası olmalı… Okullarda tabletleri kim dağıttı dikkat ettiniz mi? Hep siyasetçiler… Tablet dağıtımında sayın milletvekillerinin, parti il başkanlarının, belediye başkan adaylarının görüntüleri insanların bilinçaltındaki müstesna yerini aldı. Bu ülkede akülü özürlü sandalyesi tesliminde, cami açılışında bile siyasetçiler kurdele kesiyorlar tablet dağıtımındaki bu şov yapma imkanı kaçırılır mı hiç? Meydanlarda konuşurken bu da siyaset söylemi olarak ağızlardan tüm zarafetiyle dökülür artık “ders kitaplarını beleş dağıttık, yetmedi beleş tablet, beleş internet verdik!..”
Millî Eğitim Bakanlığı, projesi ve değişimi bol olan bir teşkilat. Her sene yeni bir sistem, her sene yeni bir proje, yeni mevzuat… Öğrencilere de öğretmenlere de gına geldi. Makine çarklarını bilirsiniz. Türkiye’de Millî Eğitim boş yere dönen dişli gibidir. Döner, döner, döner… Ama sistem bir türlü ilerlemez. Her dişli birbirinden ayrı bir mesafede tek başına dönüş yapar. Bu dişliler bir türlü yan yana getirilemez ki sistem ilerlesin. Sonra o dişli sökülür, yerine yenisi takılır, ama nafile yine tek başına boşu boşuna dönmeye devam eder.
19 Şubat 2004 Çarşamba günü Türk Eğitim-Sen Artvin şubesi olarak Artvin Millî Eğitim Müdürlüğü binası önünde Millî Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan ve Hükümet tarafından TBMM’ye gönderilen yasa tasarısını protesto etmek için kitlesel basın açıklaması yaptık. Yerel basında yer buldu. Benzer eylemler sendikamız tarafından tüm Türkiye’de yapıldı. Ama nafile… Tasarı şu an Komisyonda. Hükümetin tutumuna ve gayretine bakılırsa TBMM’den geçti geçecek. Eğer Meclisten geçerse Cumhurbaşkanı’ndan geri dönmesi ihtimalini de zayıf görüyorum. Biz Türk Eğitim-Sen olarak yine de sonuna kadar bu tasarının TBMM’den geçmemesi için her türlü gayreti göstermeye devam edeceğiz. Peki, tüm çabalarımıza rağmen bu tasarı yasalaşırsa ne olur? Dershaneler tarihe karışıyor. Eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini sağlamaya gayret eden dershaneler kapatılıyor. Belli ki, Millî Eğitim Bakanlığı bu fırsat eşitliğini FATİH tipi projeler ile yapabileceğini sanıyor. Bahsettiğimiz yasa tasarısı paketi içinde yalnız dershaneler yok. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki öğretmen ve yöneticilerin atanmaları ile görev süreleri de bu tasarıda ters düz edilmiş. Kadrolaşmadan, torpilden şikayet ediyorduk, esas bundan sonra görün neler olacak. Artık, öğretmeninden, okul müdürlerinden, milli eğitim müdüründen tüm idarecilerine varana kadar siyasi iktidarın hısımı akrabası, cümle yandaşının tekelinde olacak Millî Eğitim… Her “şer”de bir hayır vardır derler ya, pek sanmıyorum ama inşallah bunda da vardır.
Gelelim diğer projeye. Yasalarımıza aykırı bir şekilde 8. bölümü (Yaşar Nuri Öztürk ve Saba Tümer bahsi geçen) yakın bir zamanda yayınlanan ALO FATİH! Projesi’nin içeriğiden bu yazıda pek fazla bahsetme şansımız yok. Çünkü geçtiğimiz günlerde bundan önceki tapelerde geçen ifadeleri TBMM’de yaptıkları konuşmalarında okuyan siyasetçilere “kürsü dokunulmazlığı” gereği herhangi bir işlem yapılamadığı halde, kayıtlarda geçen konuşmaların siyasetçiler tarafından okunduğunu haber yapan gazetecilere soruşturma açıldığını öğrendik televizyonlardan… Hoş internete verildi, siyasetçiler dinletti veya okudu, gazeteciler yayınladı da halkın çok mu umurunda? Herkes takım tutar gibi bir tarafa saplanmış. Ne yayınlanırsa yayınlansın kimsenin tarafını değiştirmek gibi bir niyeti yok. Herkes kefeniyle çıkmış bu yola… Zaten kamuoyunda “interneti sansürleme” kanunu olarak bilinen yasal düzenleme de Cumhurbaşkanı’nın onayından geçtiği için yakın zamanda bu videolar Youtube’dan da kalkacaktır. “Haşhaşiler” veya “vaiz lobisi” diye itham edilenler tarafından mı yoksa ortalığı karıştırmak isteyen “faiz lobisi” ya da “dış güçler” tarafından mı servis edildiği muamma olan bu kayıtlarla, hedefi “siyaseti yeniden şekillendirme” olarak açıklanabilecek ALO FATİH! Projesi’nin, bu dinlemeleri servis edenlerin amacına ulaşamadan ortadan kalkacağını düşünüyorum.
Özetleyecek olursak; dileğimiz bel altı vuruşlar olmadan adil seçimlerin yapılabildiği, okullara siyasetçilerin siyasi amaçlarla girmediği, seçmenlerin de “makarna, kömür, tablet bilgisayar” ile yönlendirilmediği bir Türkiye’dir…