Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Artvin Şube Başkanımız İsrafil Bayrak gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
“Türkiye Cumhuriyeti, vatanı, milleti ve devleti ile bölünmez bir bütündür. Yurdumuzun doğu ve güneydoğusu çözüm süreci adı altında hiçbir güce peşkeş çekilemez.
Ülkeyi bölüp parçalamak isteyen egemen güçler, 95 yıl önce bu vatansever halktan gereken cevabı almışlardı. Ancak görünen odur ki; o zamanki Sevr mantığının 21. yüzyıldaki egemen güçleri yarım kalan planlarını tamamlamakta ısrarcılar.
Günümüz emperyalist güçlerinin ülkemiz temsilcileri bölücü zihniyete hizmet etmede bir beis görmemektedirler. Doğu, Güneydoğu hatta büyük şehirlerimiz yangın yerine çevrilmiş, işiyle, aşıyla uğraşan, devletine, milletine, bayrağına bağlı vatandaşlarımız bir avuç teröristin vicdansızlığına terkedilmiş durumdadır.
Bu kaos ortamı nasıl ortaya çıktı? Bu sona nasıl gelindi?
Bu noktaya nasıl gelindiğinin ve durumun vahametinin anlaşılması için çözüm süreci adı altında yapılan çalışmaların bir kez daha hatırlanması ve yeniden akıl süzgecinden geçirilmesinde fayda vardır.
Binlerce yıllık Türk Milleti ve Türk Devleti’nin ordusu ve onun kahraman komutanlarının terör örgütü üyesi muamelesiyle tutsak edilişinin ve yargılanmasının sonucu demokrasi havarisi geçinenler, askeri vesayeti yıkacağız diyerek, kahraman ordumuza kurduğu kumpasın dayanılmaz sonucu ülkeyi terör vesayetine teslim etmiştir.
BOP projesi olarak adlandırılan Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çalışmaları, çözüm sürecine etki etmiş midir?
Atatürk büst ve heykellerinin yakılmasının, yıkılmasının, tekmelenmesinin bilinçaltında yatan nedenler nelerdir?
Türkiye Cumhuriyeti isminden, “Ne mutlu Türküm diyene’’ sözünden, Andımızdan rahatsız olanların kamuoyunda yaptığı algı operasyonunun gelinen sonuçta etkisi var mıdır?
Çözüm süreci altında, ilçelerdeki Askerlik Şubeleri ve beldelerdeki Jandarma Karakollarının kapatılmasındaki gizli niyetler ve hedeflerin amacı nedir?
Yetkililerin “Akil Adam” tipleri marifetiyle tüm Türkiye’de beyin yıkama göreviyle ortalığa salınmasının geri planında yatan gizli emeller nelerdir?
Yargı bağımsızlığını bertaraf ederek, yargı mensuplarını teröristlerin ayağına götürüp Habur’da çadır mahkemeleri kurdurulmasında hedeflenen çıkarım neydi?
Bazı devlet daireleri ve Resmi kurumların tabelalarından T.C. ibaresinin silinmesinin vatandaş üzerinde ne gibi bir algı oluşturulması gayesi güdülmüştür?
Anadilde eğitim üzerine yapılan çalışmalarla kimlerin talepleri yerine getirilmeye çalışılmıştır?
İngiliz ajanı Şeyh Sait gibi hainlerin meydanlara, caddelere isimlerinin verilmesi, heykellerinin dikilmesi, adlarına toplantı, konferans vb. düzenlenmesinden umulan murad nedir?
Belediyeler, resmi daireler, karakollar, dükkânlar, okullar, evler, arabalar, otobüsler yakılıp yıkılırken, bayraklar ayaklar altına alınırken hâlâ çözüm süreci sekteye uğramasın, bunlar provokatif eylemler demeci neyi ifade etmektedir?
Türkiye yangın yerine dönmüş, etraf talan edilirken; Bunlar isyan değilse, o zaman isyan nedir?
Birileri, olup bitenleri şiddet, çatışma, vandalizm gibi tarif etmeye çalışıyor.
PKK okullar açıyor, devlet gidip okulların kapısına mühürlü ip bağlıyor. Devletin, kudret ve hâkimiyetinin sadece bir ipe teslim edilmesi çaresizliktir.
Fuhuş ve uyuşturucu kaçakçılarına göz açtırmayan emniyet amir ve polislerinin pasif, etkisiz makamlara çekilmesi, görevden el çektirilmesi, korucuların sahipsiz bırakılması Devlet Mevhumunun anlamsızlığının ifadesinden başka bir şey olamaz.
PKK/KCK ve uzantılarıyla yapılan görüşme, anlaşma ve müzakereleri suç olmaktan çıkaran çorba yasalar, yaşanan terörizmin teşviki mesaisine devam şeklinde anlam kazandırmaktadır.
Omurgasız medya, tetikçi aydın tipleri, kızıl ve paravan sendikalar ise manzarayı çarpıtmakla meşguller. Meseleye, PKK, HÜDA-PAR veya PKK, HİZBULLAH ya da IŞİD, PKK çatışmasıymış! Gibi bakmaktadır.
Türklük ve Türk Devleti’nin kutsalları ayaklar altına alınmaya çalışılırken her türlü şer ve ihanet odakları ayağa kaldırıldı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Mevzu Bahis Vatansa, Gerisi Teferruattır.”
Gerektiğinde analar ağlamalıdır. Tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi” ifadelerine yer verdi.