Türkiye Kamu Sen Artvin temsilciliği, Doğu Türkistan’da yaşayan Türklere karşı Çin hükümeti tarafından yapılan zulmü kınayan bir basın açıklaması yaptı.
Halitpaşa meydanında gerçekleşen basın açıklamasını Türkiye Kamu Sen Şube Başkanı İsrafil Bayrak gerçekleştirdi. Yoğun katılımın yaşandığı basın açıklamasında Bayrak şu ifadelere yer verdi:
“Değerli basın mensupları, kıymetli Artvin Halkı, değerlerini yitirmemiş, vicdanı körelmemiş, insanlığını korumayı başarmış kamu görevlisi arkadaşlarım,
Gözümüze uzak, gönlümüze yakın Doğu Türkistan’dan yükselen çığlıkla yüreklerimiz yeniden yanmaktadır. Neredeyse 250 yıldır Doğu Türkistan’da bir millet kan ağlarken; bütün dünya kör, sağır, dilsiz; bu hayâsız, bu alçakça zulmü seyretmektedir.
Doğu Türkistan’da evlerinden, yurtlarından edilen milyonlarca insana, katledilen masum insanlara kimsenin gözlerini kapatma hakkı yoktur. Türkmen soydaşlarımız toplama kamplarında tecrit altında tutulmakta, türlü işkencelere maruz bırakılmaktadır. Ne hikmetse bu vahşet, basın yayın organlarının ilgisini çekmemekte, birçok basın kuruluşu için akan Türk kanı haber değeri dahi taşımamaktadır.
Ne Batı’da ne de Türkiye’de işgal altındaki Türkistan’ın çığlığı bir türlü duyulmamakta, akan kan Türk’ün olunca kulaklar sağır, gözler kör olmaktadır.
Birleşmiş Milletler; Temel İnsan Hakları Sözleşmesi, Soykırımın Önlenmesi ve Savaş Suçlularının Cezalandırılması Sözleşmesi ve Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi ile tüm insanların can ve mal güvenliğini teminat altına almıştır. Oysa bugün Birleşmiş Milletlere üye devletlerin gözleri önünde Müslüman kanı akıtılmakta, insanlık suçu işlenmektedir.
Birleşmiş Milletler insanlığın etrafında mı yoksa küresel güçlerin ortak çıkarları etrafında mı birleşmiştir? Doğu Türkistan’da akıtılan bu kanı durdurmak, yaşanan insanlık dramına son vermek, insanlığın üzerine düşen tarihi bir sorumluluktur. Ama BM ya susmakta ya da gerçeklere gözlerini kapatmaktadır.
Birleşmiş Milletlerin görevi, olayları takip etmek değil, olaylara müdahale etmektir.
Birleşmiş Milletler üyelerinin vicdanlarının sızlaması için daha kaç Müslüman’ın kanı akmalı, kaç çocuk zehirli gazlarla boğulmalı, kaç kadına tecavüz edilmeli, kaç genç parçalanmalıdır? Bu nedenle BM, duruma müdahale etmek, olayların önlenemez noktalara gelmesinin önüne geçmek ve bu soykırıma son vermek için derhal harekete geçmelidir.
Unutulmamalıdır ki, Birleşmiş Milletler, egemen güçlerin siyasi, ekonomik ve ideolojik emellerine alet olmak için değil; adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği tüm ülkelere sağlamak için vardır.
Mesele insan olmaksa Türkler de insandır.
Mesele Müslüman olmaksa Uygur Türkleri de Müslüman’dır.
Nedense işine gelen her olayda ayağa kalkan Batı, konu Müslüman ve Türk olunca kör, sağır, dilsiz oluveriyor.
Bugün Türkistan kan ağlıyor. Katil Çin’in pis eli Türk’ün ırzı üzerinde geziyor.
Katil Çin’in pis eli ezanların sesini kesiyor.
Türkistan; çilekeş insanların güzel yurdu, Kürşad’ını bekliyor.
Utanma Türkistanlı kardeşim! Size bu topraklarda toplantı yapacak yer vermeyenler utansın!
Türkistan Bayrağı’nı salona sokmayanlar utansın!
Vahşete sesini çıkaramayanlar utansın!
Stratejik derinlik diyerek Türk Milleti’ni dipsiz kuyulara mahkûm edenler utansın!
Ey yetkililer, ey sözde insan hakları savunucuları!
Binlerce yıllık kadim Türk Yurdu’nda, en temel insani değer olan inana saygı ayaklar altında. Soydaşlarımızın ibadet etmeleri engelleniyor. Doğu Türkistan’da çocukların boynu bükük, minareler ezansız, camiler cemaatsiz kalmış durumda…
Türkmenler üzerinde uygulanan bu katliama ne hükümetin ne de dünya devletlerinin seyirci kalması asla kabul edilemez. Dicle kenarında bir koyun kaybolsa hesabının kendilerinden sorulacağını ifade edenler acaba Doğu Türkistan’dakileri ne olarak görmektedirler?
Doğu Türkistan’daki zulüm sona ermeden, gümrük kapılarından tek bir Çin malının Türkiye’ye giremeyeceğini ilan etmek zorundadır.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bu vatanın gönlümüzdeki sınırları, Türk’ün yaşadığı en uzak yerden başlar.
Dünyanın neresinde bir Türk’ün burnu kanasa, bizim yüreğimize kan damlar.
Hiç kimsenin bu milletin içini yakmaya, soydaşlarımızı yalnız ve çaresiz bırakmaya ve katil bir devletin insafına terk etmeye hakkı yoktur.
Türk devleti, büyük olacaksa sınırlarımız dışındaki kardeşlerimizle büyüyecektir.
Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun bütün soydaşlarımıza sahip çıkmak zorundadır.
Tarih, bu sorumluluğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin omuzlarına yüklemiştir.
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Devleti ben tek başıma değerliyim dememelidir, diyemez. Milliyetçi bir bakış açısı, onurlu bir duruş, ilkeli bir yaklaşıma sahip olunmalıdır. Bölgede yaşananlara, başta Türk Hükümeti olmak üzere tüm dünya devletleri kısa zamanda müdahale etmeli ve Doğu Türkistan’da yaşanan bu insanlık dramına bir son verdirmelidir.
Unutulmasın ki, Doğu Türkistan’daki Türkler de Kobani’dekiler kadar insan, Filistin’dekiler kadar Müslüman’dır. Unutulmasın ki her çocuk; hepimizin öz çocuğu kadar masum, hepimizin öz çocuğu kadar sevgiye, merhamete ve korunmaya muhtaçtır.
Ve unutulmasın ki, nerede olursa olsun; Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.
İnsanlık katledilmeden, yaşanan trajedi daha da büyümeden Türk Hükümeti’ni, İslâm âlemini ve Birleşmiş Milletler Örgütünü, bu vahşeti durdurmak üzere yetkili organlarını harekete geçirmeye ve etkili tedbirler almaya davet ediyoruz.
Ata yurdumuzda, bizden olan ve yüz yıllardır işgallere direnen, soykırımlara dayanan, İslam’ın, Türklüğün sancağını güneşin doğduğu en uzak noktada dalgalandıran Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi ilgisizliğin girdaplarında, cellatlara teslim eden anlayışı şiddetle protesto ediyoruz.
Türkiye Kamu-Sen olarak insanlık katledilmeden, yaşanan trajedi daha da büyümeden önce Türk Hükümeti’ni ve Birleşmiş Milletler Örgütünü, Doğu Türkistan’da yaşanan bu katliamı durdurmak üzere yetkili organlarını harekete geçirmeye ve etkili tedbirler almaya davet ediyoruz.
Aksi halde bu katliama sessiz kalan her kurum, örgüt ve ülke, işlenen bu insanlık suçuna ortak olacaktır. Yerin dibine geçsin, faşist Çin! Kırılsın Türk’e saldıran el! Yok olsun Türklük’e kefen biçen hainler! Merhum Mehmet Akif’in dediği gibi; Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan. Hey sıkılmaz, ağlamazsın, bari gülmekten utan!” diyerek sözlerine son verdi.