“Müdürler bilirim anlamamış,
Anlamayacak ne olduğunu,
Müdürler bilirim dolduramamış,
Dolduramayacak koltuğunu.
Müdürler bilirim yamuk, eğri,
Müdürler bilirim maskara.
Müdürler bilirim elleri,
Eldivenlerinden kara."
Ahmet’im ah Ahmet’im bu ayaklar nasıl ayak
Yorgana sığdı diyelim mezara nasıl sığacak…
Oportünist ve pragmatist yaklaşımlar
Ali babanın çiftliğine dönen makamlar
Devletin malı deniz, yemeyen…
Cici rüşvet, tombul rüşvet, seni yerim rüşvet
Benim yandaşım işini bilir, önce hüplet sonra gümlet…”
KOFTİDEN MÜDÜRLER İÇİN BU BİR UYARIDIR!
Ey yandaş müdür,
Şu anki görevin, daha önce atanan müdürlerin görevinden çok farklı; bunu sen de ben de çok iyi biliyoruz. Atalar ne demişse doğru söylemiş: At, sahibine göre kişner!
Bilindiği üzere kamu çalışanları serbest ve kendi iradeleriyle hiçbir baskıya maruz bırakılmadan istediği her sendikaya üye olabilir, istediği her sendikadan yine kendi iradesiyle hiçbir baskıya maruz bırakılmadan istifa edebilir. Bu yasayla bütün çalışanlara verilmiş ve güvence altına alınmış bir haktır.
Hangi sendika olursa olsun temsilcilerinin okul ve kurum müdürlerinden oluşturulması hem çalışma ortamı bakımından ETİK değildir, hem de böyle bir durum mahiyetinde görev yapan personel üzerinde kaçınılmaz ve doğal bir MOBBİNG oluşturduğundan dolayı sendikaların eşit şartlarda yarışması açısından çok olumsuz bir durumdur.
Durum böyle olunca sendikamıza son günlerde sık sık okul müdürlerinin sanki bir sendika temsilcisi gibi, adeta kraldan çok kralcı bir edayla, mahiyetinde çalışan memur ve hizmetlileri odalarına çağırarak kendi üyesi oldukları sendikaya MOBBİNG uygulayarak üye yaptıkları gelen şikâyetler arasındadır.
Bu durum okul müdürlerine iletildiğinde ise baskı yapmadıklarını çalışanlarının kendilerinin kendi istekleriyle üye oldukları söylenmektedir. Haydi diyelim ki baskı yapmadınız! Emrinizde çalışan bir memur veya hizmetliyi makam odanıza çağırarak önüne üye formunu uzatmanız MOBBİNG değil midir? Baskı değil midir? Böyle yapıldığında başka her hangi bir söz söylemenize gerek var mıdır? Bu hareket ne kadar AHLAKİ'dir ve ne kadar çalışma ETİĞİNE uygundur?
Yeni nesil yöneticilerin öğretmene karşı sıklıkla kullanmış olduğu MOBBİNG (Bezdirme-Yıldırma) tekniğinin, eğitim öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü mekânlarda yaygın olmasının başlıca iki nedeni bulunmaktadır:
1- Öğretmenlerin hak ve hukukları noktasında bölük pörçük davranmaları.
2- Yüksek egolu, duyguları tatmine erişmemiş yöneticiler.
177 maddeden oluşan 1982 Anayasası’ nın daha 10. maddesinde herkesin kanun önünde eşit olduğu vurgulanmıştır. Aynı şekilde İş Kanunu’ nun 5. maddesinde ’’İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz. İşveren, işçilere farklı işlem yapamaz.’’ denilmekle birlikte mezkûr kanunda mobbingle ilgili birçok madde bulunmaktadır.
Devlet memurlarının tabi olduğu 657 sayılı kanunun 10. maddesinde ’’Amir, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranır.” denilmektedir. Aksi bir durumda 657 sayılı DMK’ nin 21. maddesinde ’’Devlet memurları kurumlarıyla ilgili resmî ve şahsî işlerinden dolayı müracaat, amirleri veya kurumları tarafından kendilerine uygulanan idarî eylem ve işlemlerden dolayı şikâyet ve dava açma hakkına sahiptirler.” yer almaktadır.
Yargıtay, mobbingle ilgili çok önemli bir karara imza attı. Bundan sonra mobbingden şikâyetçi olan çalışanın beyanı, Yargıtay’ ın hükmettiği şekilde ’’İşçinin mobbingle ilgili kuşku uyandıracak olguları ileri sürmesi yeterli’’ olacak. Daha da açarsak ’’Bu müdür bana mobbing uyguluyor!’’ diyen öğretmen arkadaşımız suçun sübuta ermesini ispat etme yükümlüsü değildir. Yani okul müdürü bal gibi suçludur!
Yüksek mahkemeler son günlerde çalışma hayatımızın önemli sorunlarından mobbinge dair sert ve cesur kararlara imza atmaya başladılar. 17 Nisan 2014’ te Yargıtay 22. Hukuk Dairesi mobbingle ilgili devrim gibi bir karar verdi: ’’Mobbingin varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek yoktur; kişilik haklarına yönelik haksızlık, yeterlidir. Mobbinge maruz kalan çalışanın kendisine işyerinde mobbing uygulandığına dair kuşku uyandıracak olguları ileri sürmesi yeterlidir.’’ Yani Yargıtay’ a göre kendisine mobbing uygulanan çalışanın beyanı yeterli görülmekte, adlî noktada çok önem arz ediyor.
EY YANDAŞ MÜDÜR,
MOBBİNG, aynı zamanda görevi kötüye kullanmaktır. TCK' nun ''Görevi Kötüye Kullanma'' başlıklı 257. maddesinde görevini kötüye kullananlara 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası biçilmiştir. Öğretmen arkadaşlarımızı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlamak ise TCK' ye göre şantajdır. TCK' nin 107. maddesinde ''Bir kimseyi bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlayan kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.'' Denilmektedir. Türk Ceza Kanunu'nda mobbingle ilgili ağır maddeler bulunmaktadır. Bunlardan biri de 118. maddedir: ''Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla cebir veya tehdit kullanan kişi, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi hâlinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.'' denilmektedir.
Aynı yasanın 122. maddesi şöyledir: ''Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.'' Aynı kanunun 94. maddesinde ''Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel/ruhsal yönden acı çekmesine, algılama/irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.'' denilmektedir.
Bizden uyarması…
İsrafil BAYRAK
Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi
Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı