Türk Eğitim Sen Artvin Şubesi Basın Mensuplarıyla Öğretmen Evinde Bir Araya Geldi.
Türk Eğitim Sen Artvin Şubesi olarak basın mensuplarıyla bir araya gelerek, genel ve yerel gündem hakkında değerlendirmelerde bulunduk. İlimizde birçok konuda sessiz kalmayarak her fırsatta gerek sokağa çıkarak, gerekse düşüncelerimizi yazılı olarak kamuoyu ile paylaştık. Türk Eğitim Sen Artvin Şubesi olarak çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Sadece eğitim alanında değil birçok konuda yanlış olduğunu düşündüğümüz konularda sessiz kalmıyoruz. Bu bağlamda basın mensuplarıyla öğretmen evinde kahvaltıda bir araya geldik.
Artvin’imizin değerli basın temsilcileri,
2014 Türkiye’sinde; Atamalar adaletsiz, Terfiler liyakatsiz, memurlar mutsuz, emekliler umutsuz, millet aç, millet perişan, millet çaresiz…
Üniversitelerdeki Memurların Tayin Ve Nakil Mağduriyeti Giderilmelidir
657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre çalışan üniversite idari personeli, üniversitelerin kendilerine özgü durumları nedeni ile diğer memurların faydalandığı bazı haklardan yararlandırılmamaktadır.
Üniversitelerin sadece bulundukları şehirlerde bağlı birimleri olması nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi çalışan hiçbir memurun “eş durumu, sağlık durumu, özür durumu ve sair” sebepler ile yer değiştirme ve tayin işlemleri yapılamamaktadır. Üniversite personelinin yer değiştirmesine imkân sağlayan tek hukuki düzenleme “kurumlar arası nakil” olarak görülmektedir. Nakil olmak isteyen memur bir kurum bulduğu takdirde kendi üniversitesinden “muvafakat” alma hakkına sahip olabiliyor. Ancak bu muvafakat çoğu zaman verilmediğinden birçok üniversite personeli mağdur edilmektedir.
Bu durum aile bütünlüğünün parçalanmasına, çalışma performans ve kalitesinde düşüşe, yapılan keyfi uygulamalar nedeniyle de psikolojik baskıya (mobbing) dönüşmektedir. Üniversitelerde çalışan memurların tayin ve nakil işlemleri ile ilgili sorunların ve keyfiliğin ortadan kaldırılması için YÖK tarafından acil bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Her yıl üniversiteler arasında tayin ve yer değiştirme kontenjanlarının açılması ve sadece hizmet yılı esası getirilmesi, bu işin rektörlerin insafına bırakılmaması gerekliliğine inanmaktayız.
Türk Eğitim-Sen Artvin Şubesi olarak sorunların çözümü için çalışmaktayız. Şubemiz Üniversite temsilciliği tarafından oluşturulan bir komisyon marifetiyle hazırlanacak olan raporu ve çözüm önerilerini Genel Merkezimiz aracılığıyla YÖK’e sunarak sorunun çözülmesini YÖK’ten talep edeceğiz.
Zira rektörlerin insafına bırakılan bu gibi işlemlerde nasıl haksızlıklar yapıldığını, nasıl çifte standartların uygulandığını, nasıl yandaşlık hukukunun işlediğini, takdir yetkilerinin nasıl haksız ve adaletsizce kullanıldığını ve haklı taleplerinde bile memurların nasıl mağdur edildiğini üniversitelerdeki uygulamalardan gayet iyi bilmekteyiz.
Artvin Çoruh Üniversitesi yönetiminden talebimiz şudur:
Üniversitede çalışan memurların tayin işlemleri konusunda hakkaniyetli bir yaklaşım sergilenmeli, üniversite bünyesinde bir komisyonun oluşturularak, Eş özrü, sağlık özrü, eğitim özrü ve üst kadrolara atanma (görevde yükselme) ve sair konularda personelin mağduriyetinin ve telafisi mümkün olmayan zararların önüne geçilmesi için ivedilikle bir düzenlemeye gidilmelidir.
Kavgamız ekmeğimiz için; Sevdamız ülkemiz için!
Milli Eğitim Bakanlığı’mız adeta yönetmelik çöplüğüne dönüştürülmüştür. Bunu başarmak için ise sanki birbirleriyle yarışırcasına 5 tane bakan kullanmışlardır. Bakanlık son beş yılda sadece dokuz tane yönetici atama yönetmeliği çıkarttı. Çıkarılan dokuz yönetici atama yönetmeliği değişikliğinden neler umuldu? Hangi beklentilere cevap veremedi de defaten değiştirildi? Aslında biz, Türk Eğitim-Sen olarak bunu biliyoruz ve bunun farkındayız. Maalesef kafasını kuma gömenler var. Çabalarımız ise onların kafalarını soktukları kumdan çıkarabilmek ve kralın çıplak olduğunu gösterebilmek içindir.
Devlet memurları arasında ayrımcılık yapılmaktadır. Eşitlik ilkesi ihlal edilmektedir. Hükümet sendikasından olmayanlara milli eğitim müdürlüğü, şube müdürlüğü, kurucu müdürlük ve vekâleten müdürlük verilmemektedir. Ayrıca kariyer gelişiminin önünü açacak olan ödüller ve başarı belgeleri karpuz tezgâhından karpuz seçer gibi seçilen malum-sen üyelerine verilmektedir. Birçok yerde il ve ilçe müdürleri devletin memuru olduklarını unutmuş, sarı sendika militanı gibi davranmaktadır.
Kimsesizlerin kimsesi olduğunu söyleyenler, son olaylarda da görüldüğü gibi; yakınlarını abat etmişlerdir.
Haksızlıkların, hukuksuzlukların, yolsuzlukların odağı haline gelen, alın terimizi, emeğimizi çalan haramileri biz iyi biliyoruz. Memurları, emeklileri enflasyona ezdirmedik deyip, ülkenin kaynağını ve kaymağını yandaş çevrelere dağıtanları bu ülkenin gerçek sahipleri görüyor. Bürokrasisi hırsızlık, kabinesi yolsuzluk, hırsızı arsızlık içinde bir iktidar gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Memuru, işçisi, emeklisi, dul ve yetimi perişan edilmiş, bebekleri kör ayazlara teslim edilmiş, sınırları delik deşik edilmiş, Milli kimliği alt üst edilmiş, Yargısı, basını kuşatılmış, Ormanları, madenleri talan edilmiş, Limanları, fabrikaları peşkeş çekilmiş, Kurumları yağmalanmış, Milli ve manevi değerleri iğdiş edilmiş, Savcısı örgütçü, Polisi çeteci, Askeri terörist ilan edilmiş bir ülke gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
“Yoksulluğu bitireceğim.” diye iktidara gelenlerin yarattığı tabloda, 41 milyon vatandaşımız iki günde bir, sofrasına bir kap et yemeği koyamıyor. 25 milyon vatandaşımız, eskiyen giysilerini değiştiremiyor.62 milyon vatandaşımız, ev masraflarını karşılayamıyor.
Kadınlarımız çalışma hayatının dışındadır. 11 yıldır büyümenin bütün yükü, daha çok çalışıp daha az kazanan memurun, işçinin, çiftçinin omuzlarına bindirilmiş, büyümenin kaymağı rant çevrelerine, eşe, dosta, akrabaya aktarılmıştır.
Milletten toplanan vergilerden oluşan bütçe, denetlenmiyor. Milletin parasını har vurup harman savuranlar, denetlenmiyor. Milletin bütçesinin bekçisi olan Sayıştay, pasifize edilmiş, bu denetimsizlik içinde türetilen haramiler, milletin kaynaklarını hamutuyla götürmektedir.
OECD içinde en uzun çalışma süresi bizde, En zayıf iş güvencesi bizde, Taşeronlaşma bizde, Sendikasızlaştırma bizde, En kötü yaşam koşulları bizde, En çok gecekondu bizde, En düşük maaş bizde… Ama “Dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz” diye övünen iktidar da bizde”
Vatandaşına zırnık koklatmayanlar, milletin kaynaklarını yandaşa, hırsıza, uğursuza peşkeş çekenler de bizde. Toplam gelirin %10’unu bile alamayan çalışanlar, toplam gelir vergisinin %62,6’sını ödüyor.
Yani hortumlanan paralar, memurun, işçinin cebinden çıkıyor. Faizler düştü, ülke coştu diyorlar. 2014 bütçesinin %12’si faize gidecek. Dünyanın en çok sıcak parası bizde, Dünyanın en yüksek reel faizlerinden biri bizde, Dünyanın en yüksek dolaylı vergisini ödeyen vatandaş bizde…
Ama bizde öyle bir şey daha var ki, dünyanın başka hiçbir ülkesinde yok: Memurunu, emeklisini toplu sözleşme masasında satan sendika…
Bütçede memurlara ayrılan paranın tam 3 milyar lirasını, Hükümete bırakan, eşsiz(!) sendikacılar da bizde…
Alınan zam ortadadır. Altı da, üstü de 123 lira.
Aile yardımı zammı Sıfır!
Çocuk parası zammı Sıfır!
Fazla çalışma ücreti zammı Sıfır!
Ek ödeme zammı Sıfır!
Ek ders zammı Sıfır!
Tazminat zammı Sıfır!
İkramiye zammı Sıfır!
İşte bunların bütçesi de, yandaşların sendikacılığı da koskoca bir SIFIRDIR.
Hayaldi, gerçek oldu. Memurlar nereden nereye geldi!
Bir memur maaşıyla 2002 Aralık’ta;
2 bin 221 kilo patates alabilirken, bugün bin 237 kilo alabiliyor. Erime %44,3.
Bin 342 kilo patlıcan alırken, bugün 895’e düşmüş. Erime %33,3.
Bin 382 kilo domates, 978 kiloya düşmüş. Erime %29,3.
Bin 117 kilo sivri biber, 832 kiloya düşmüş. Erime %25,5.
Memurun maaşı, her gün mum gibi eriyip gidiyor.
Son bir yılda LPG’ye %20 zam yapıldığı, patatesin %93; kuru fasulyenin %46; ilacın %25; ekmeğin %13; kuru soğanın %12; peynirin %11 zamlandığı bir ülkede; maaşlara %5,1 zam yapılmasını davul zurnayla kutlamak sendikacılık mıdır?
11 yılda, memurlara yapılan baskı, tehdit, sürgünle büyütülüp geliştirilen yandaş sendika yapılanmasının adı düpedüz paralel sendikadır. Bir tarafta paralel yandaşlar milletimizin kaynaklarını ayakkabı kutularına doldururken, diğer tarafta paralel sendika ile el ele verilip memurun, emeklinin iki yılı çalınmıştır.
Bu ülkenin evlatları için “istiklal” mücadelesi verenlerle, kendi evlatları için “istikbal” mücadelesi verenleri ayırt etmek, Türk Eğitim-Sen ve her onurlu vatandaşın namus borcudur.
Zaman, tüm haksızlıklara karşı meydan okuyan ve tüm riyakârların günahlarını suratlarına çarpan Türk Eğitim-Sen’i şaha kaldırma zamanıdır. Yaşasın haysiyet, şeref, namus ve hak mücadelemiz! Yaşasın Türk Eğitim-Sen!
Ne mutlu Türküm diyene!
İsrafil BAYRAK
Türk Eğitim-Sen Artvin Şube Başkanı