Cumhuriyetimiz bugün 90 yıllık dev bir çınardır. Bu çınarın kökleri o kadar sağlamdır ki; varlığımıza, birliğimize, dirliğimize kasteden kim ve ne olursa olsun, karşısında dimdik durabilmektedir.
Ulu Önder Atatürk ve O’nun kahraman yol arkadaşları, bu toprakların küllerinden yeniden doğmasını sağladığında, aynı zamanda çok güçlü bir ülkenin temellerini de attı. Bu topraklar; vatanını çoluk, çocuk, dede, nine hep birlikte cesurca savunanları; Kara Fatma, Nene Hatun, Halide Edip Adıvar gibi savaş kahramanı kadınları; cepheye mermi taşırken çığ altında kalarak şehit olan, kahramanlıkları türkülerle anlatılan savaş kahramanı çocukları gördü. Dolayısıyla bu millet, tutkal gibi birbirine öyle bağlandı ki, hiçbir güç bu bağı koparamayacaktır.
Ancak şunu da belirtmek isteriz ki, Cumhuriyetin 90’ıncı yıldönümünde ülkemize ve milletimize yönelik tehditler de had safhadadır. Cumhuriyetimizin 90’ıncı yaşında bölücü çetenin amaçlarına hizmet eder gibi okullarda Öğrenci Andı kaldırılmış, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önü açılmış, bazı harflerin kullanımı serbest hale gelmiştir. Tüm bu hususlar, PKK’ya hizmet eden, bölücü unsurları adeta meşrulaştıran ve Türkiye’yi önümüzdeki dönemde tehlikeli suların eşiğine getirecek adımlardır. Terör örgütüne teslim olmuşluğun fotoğrafı olan bu tablo, yüreğimizi kanatmaktadır. Tüm bunları uygulamaya geçirenler, tarihi bir hata yapmaktadır ve eninde sonunda tarihi hatanın altında ezileceklerdir.
Hem Cumhuriyetin öneminden dem vuracaksınız, demokrasi edebiyatı yapacaksınız; şehitlerimizden söz edeceksiniz hem de Cumhuriyeti yerle yeksan edecek, demokrasiye takla attıracak, şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak dayatmaları Türk milletine kabul ettirmeye çalışacaksınız. Bu ne biçim bir demokrasi anlayışıdır? Vatanına, milletine, bayrağına sahip çıkmaktan anladığınız buysa, vay ülkemizin haline! Bu anlayış teslim olmuş bir anlayıştır; milletimizin sırtından hançerlenmesi anlamına gelmektedir ve tam anlamıyla bir gaflettir. 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde Türk milleti hiç bu kadar ayrıştırılmamış, aşağılanmamış; teröristler de hiç bu kadar şımartılmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti son 11 yılda PKK’ya taviz üstüne taviz vermiştir. Kürtçe kurslar, TRT 6 yayınları, Kürtçenin okullarda seçmeli ders olarak okutulması, üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünün kurulmasına izin verilmesi, ana dilde kamu hizmeti, ana dilde savunma hakkı derken, son olarak atılan adımlar “Türkiye nereye götürülüyor?” sorusunu akıllara getirmektedir. Siyasi erk bu adımları tamamen siyasi kaygılar ve oy devşirmek için atmaktadır. Ancak yolun sonunda görünenler aydınlık değildir; 90 yıllık Cumhuriyet tarihine sürülen kara bir lekedir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ayrı gayrı yokken, bu toprakları birlikte vatan yapan her etnik kökenden vatandaşımız birbirine sıkı sıkı bağlıyken; bugün bazı çevreler eliyle oluşturulan ayrışma son derece tehlikelidir. Sırf terör örgütü Öğrenci Andı’nı istemiyor diye, bu andı kaldırmak ya da PKK ana dilde eğitim istiyor diye okullarda Kürtçe ders verecek öğretmen olmamasına rağmen özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açmak; q, w, x harflerinin kullanımının önündeki engelleri kaldırarak bir anlamda ikinci eğitim dili hazırlığı yapmak milletimize çalım atmak anlamına gelmektedir.
Kürtçe bilen öğretmenler olmadığı için seçmeli Kürtçe derslerinin bile ücretli öğretmen tarafından verildiği düşünüldüğünde, bazı bölgelerde ücretli öğretmenlerin PKK’nın kontrolünde olduğu bizzat Eski Milli Eğitim Bakanı tarafından dile getirildiği göz önüne alındığında, atılan bu adımlarla bölücü faaliyetlerin okul çatısı altında hayat bulması kaçınılmaz olacak, hatta PKK doğrudan okul dahi açabilecektir. Okulların öğretmen ve personel kadrosunun Kandil’den yetişmeyeceğinin garantisini kim, nasıl verecektir? Bugün Öğrenci Andının kaldırılması nedeniyle sevinç naraları atanlar, yarın okullarda İstiklal Marşının okutulmaması için de düğmeye basacaktır. Bölücüler ana dilde eğitim talebinden de asla vazgeçmeyeceklerdir. PKK’ya teslim olmuş görüntüsü çizenler, yarın bu talep önlerine geldiğinde, bunu da kabul edecek midir?
Korkarız ki, ülkemizde Kürtçenin resmi ikinci dil olması da gündeme gelecektir. Böyle giderse 90’ıncı yaşını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 100’üncü yaşına geldiğinde iki dilli, iki bayraklı, özerk yapılı bir devlet haline gelecek, dolayısıyla PKK’nın ‘Türkiye’nin bölünme’ rüyası gerçekleşmiş olacaktır.
Buradan sormak istiyoruz: Görmek istediğiniz manzara bu mu? Ulu Önder Atatürk ve O’nun şehit dava arkadaşlarının bize bıraktığı mirasa böyle mi sahip çıkıyorsunuz?
Türkiye Kamu-Sen olarak milletimizin sağduyusuna inancımız sonsuzdur. Ortada bir tehlike olmadığını düşünmek tam anlamıyla safdillik olur. Ancak inanıyoruz ki; necip Türk milleti aklı ve öngörüsüyle basiretsiz politikalara pabuç bırakmayacak, ülkemizin birliğine, dirliğine, ağır bedeller ödenerek kurulan Cumhuriyetimize zarar gelmesine müsaade etmeyecek, her türlü entrikayı, bölücü çetenin dayatmalarını geri püskürtecektir.
Bu vesileyle, Cumhuriyetimizin 90’ıncı yıldönümünü kutluyor; Ulu Önder Atatürk, silah arkadaşları ve aziz şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.