Türk Eğitim-Sen Artvin Şube Başkanı Nizamettin TORUN’un, Yeni Öğretim Yılının Başlaması ile ilgili basın açıklamasıdır.
Eğitim çalışanları, öğrenciler ve milletimizle yeni öğretim yılını yeni sorunlarla karşılıyoruz. Milletçe, eğitimde millilikten uzaklaşıldığı ve kaosun yaşandığı bir döneme tanıklık ediyoruz.
İnsan Yetiştirme Düzeni Bozuk Olan Bir Ülkede Hiçbir Şey Düzenli Değildir
Öğrencileri 4+4+4 sistemi ile mağdur eden, anaokulu çağındaki çocukları ilkokul birinci sınıfa başlatarak öğrencilerde travmalara yol açan, eğitimin dokusuyla sık sık oynayarak hallaç pamuğu gibi dağıtan Bakanlık, tüm liseleri Anadolu liselerine dönüştürmek başka mağduriyetlere yol açmıştır.
SBS ile Anadolu liselerine yerleştirilemeyen yüz binlerce öğrenci mecburi olarak meslek liseleri, imam hatip liseleri, ÇPL, özel lise ya da açık liseyi tercih etmek zorunda kaldı.
MEB, öğrencileri açık öğretime yönlendirmektedir. Böylece hem öğretmen hem de derslik gibi sorunlardan kurtulmaktadır. 2012-2013 eğitim öğretim yılında sürekli devamsız olan öğrenci sayısı 787 bin’dir. Örgün eğitimden uzaklaşan öğrenci sayısı Bakanlığında teşviki ile katlanarak büyüyecektir.
Bakanlık hem sınava dayalı sistemden şikayet ediyor, hem de bütün okulları sınava dayalı hale getiriyor. Yakında genel liseler yeniden açılmak zorunda kalınırsa şaşmayacağız.
Getirilen ucube (4+4+4) sistemin öğretmenlere yaşattığı eziyet, işkence devam ediyor. Norm kadro fazlası durumuna düşmüş olan sınıf öğretmenlerine branş değiştirme çözümü başka sorunlara yol açmıştır. İstemedikleri alanda çalışmak bir yana, mahkeme kararıyla yeniden perişan olmuşlardır. Bulundukları yerde eski branşlarına geçme izninden başka bir çözüm bulunmamaktadır.
Yeni sistemle dönüştürülen okullarda norm kadrolar alt üst olmuş; kimi okullarda bazı branş öğretmenlerine ihtiyaç duyulurken kimi okullarda bazı branşlarda norm kadro fazlası oluşmuştur. Dönüştürülen, dönüştürülmesi ertelenen okullardaki yöneticiler aynı stresi yaşamaktadır. Milli eğitim tam bir keşmekeş içindedir. Bu durumdan sadece öğretmenler etkilenmemiş, veliler ve öğrenciler de sistemin kurbanı olmuşlardır. Geçen yıl ilkokula kayıt yaptırılan 60-66 aylık yüz binlerce çocuk bir inat uğruna, sonucu belli olan kitlesel bir deneye tabi tutuldu ve harcandı. Tehditle ve baskı ile okullara kaydedilen 60-66 aylıkların sayısı yaklaşık 450.000 civarındadır. Yarım milyon çocuk eğitim tarihine “kayıp nesil” olarak geçecektir.
Türk eğitim sisteminin en büyük sorunu nitelik sorunudur. Nitelik sorunu, nitelikli öğretmenle çözülebilir. Ancak, öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora yapmasına engel olan bir Bakanlıkla bu sorunun çözülmesi güç görünmektedir.
MEB’de Yap-Boz Hastalığı: “Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi”
2005 yılında 8. Sınıf öğrencilerine OKS getirildi.
Hüseyin Çelik, tek sınav öğrencileri strese sokuyor, hem de dershaneye bağımlılığı getiriyor diyerek OKS’yi kaldırdı SBS’yi (bir sınav yerine 3 sınavı) getirdi (2007).
Nimet Baş, 3 sınav yüzünden öğrenciler daha çok strese girdi, dershaneye bağımlı oldu gerekçesiyle SBS’yi kaldırıp sınavı 1’e indirdi. (2010).
Ömer Dinçer sınavın tamamen kaldırılmasına karar verdi.
Nabi Avcı, öğrenciler stres yaşamasın, biraz gülsün, dershaneye ihtiyaç kalmasın diye bir sınav yerine 36 sınavlı bir sistem getirdi! Dört bakanın projelerinden her biri, eğitim sisteminin en büyük projeleri olarak eğitim tarihinin altın sayfalarında yerini aldı!. Her Bakan getirdiği yeni sınav sistemini, “bundan daha iyisi yok” diye savundu.
“Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi”nin esaslarını kısaca şöyle açıklayabiliriz:
Önce 8. sınıftan başlanarak, daha sonra 6, 7, 8. Sınıfların 6 dersinden (Fen ve Teknoloji Matematik, Türkçe, Yabancı dil, Din Kült. Ve Ahlak Bil.,TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük) her dönem merkezi sınav sistemiyle 1yazılı yapılacak.
6, 7 ve 8. sınıf yılsonu başarı puanlarının aritmetik ortalamasının %30’u ile 8. sınıf ağırlıklandırılmış merkezi sınav puanının %70’inin toplamı, yerleştirmeye esas puanı oluşturacaktır. Ancak;
1) Sınav yaptığınız ve yarış olduğu sürece alternatif sistemlere (dershanelere) mutlaka ihtiyaç duyulacaktır.
2) Merkezi yapılan her sınav ‘stres’ demektir. Zira 8. sınıf ağırlıklandırılmış merkezi sınav puanının yüzde 70’i liselere girişte etkilidir.
3) 8. sınıf öğrencilerinin 6 dersten girecekleri sınavlarda okunacak yazılı sayısı 7 milyon 800 bin olacak! 1 milyon 300 bin sınav kâğıdını okumada hatalar yapan bir kurumun bu kadar çok kâğıdı nasıl okuyacağı soru işaretleri içeriyor.
Sistemin 6, 7 ve 8. sınıf yılsonu başarı puanlarının aritmetik ortalamasının yüzde 30’nun liselere girişte etkili olması yönünün olumlu olduğu söylenebilir. Bu durum öğrencilerin okulda verilen eğitime önem vermesini sağlayacaktır.
Yandaş Kayırmaya Yönelik Yönetmeliği Ankara’da Protesto Ediyoruz
Türk Eğitim-Sen şube başkanları, il temsilcileri ve diğer katılımcılarla birlikte 24 Eylül’de Ankara’da, Bakanlığın önünde “Mülakat Sınav Rezaleti”ni protesto ediyoruz. Yaklaşık 10 yıllık bir mücadele sonunda, yönetici atamalarında sözlü sınav şartı kaldırılmıştı. Bakanlık, hiç de gerek yokken tekrar sözlü sınav mecburiyeti getirmiştir. Birçok ilimizdeki mülakat sınavı tam bir rezalete dönüşmüştür.
Yine Bakanlık, şube müdürü atamaları için sınav yapmamakta ısrar etmektedir. 10 yıldır haksız, hukuksuz görevlendirmeler sürdürülmektedir. Hukuksuzluk kurala dönüşmüştür.
Hiçbir Sarı Sendika Bu Başarıyı Gösteremezdi!
Ağustos (2013) ayında yapılan Toplu Sözleşme “Toplu Satış”la sonuçlandı. Hormonlu büyüyerek yetkili olan sendika, hiçbir sarı sendikanın gösteremeyeceği başarıya imza attı! Matematikten sınıfta kalan yandaş sendikanın işte başardım dedikleri:
- 2014 yılı için memurlara ayrılan net kaynak 10,158 milyar TL iken, toplu sözleşme ile bütçeye toplam 7,191 Milyar TL yük getirmiştir. Aradaki fark 2,967 Milyar TL’dir. Memur-Sen’in masada bıraktığı 2,967 Milyar TL’nin memur maaşına aylık yansıması 103,17 TL’dir.
- Bizzat kendisinin belirlediği memurların 1050 sorununu, 31 Ağustos’a kadar süre varken, 2 oturumda görüşüp sonuçlandırdı.
- İşverenin ilk teklifi olan yüzde 3+3’lük teklifinin altında maaş artışına imza attı. (Nitekim, unvan bazında değerlendirildiğinde ise 2014 yılında 123 TL’lik zammın maaşlara yansıması yıllık %1,6 ile %6,8 arasında değişmektedir.)
- Memurların sorunlarının kamuoyunda tartışılmasını önledi,
- Önümüzdeki 3 veya 4 seçim yapılacak olmasının sendikalara sağladığı avantajı ortadan kaldırdı, Hükümeti rahatlattı!
- Sözleşmenin aleni değil, kapalı kapılar ardında da yapılabileceğini ispat etti.
Eğitim Çalışanları Karın Tokluğuna Çalışıyor
Türkiye Kamu-Sen AR-GE Merkezi’nin yapmış olduğu 2013 Ağustos ayına ait asgari geçim endeksi sonuçlarına göre, tek kişinin yoksulluk sınırı 1.806 TL, dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi ise 3.610 Lira’dır. Bunun altında ücret alanlar yoksul demektir. 4 kişilik bir ailenin asgari geçimi için gereken miktar 3 bin 600 TL olduğu dikkate alındığında şef, daktilograf, hizmetli, memur, öğretmen, akademisyen, teknisyen v.b. eğitim çalışanlarının karın tokluğuna bile çalışmadığı görülecektir. Enflasyon şimdiden yüzde 8.7’lere ulaşmıştır.
Memurlara 2014 yılı için 123 TL zam yapılmış, öğretmenlerin eğitim-öğretim tazminatları sadece brüt 75+75 TL artırılmıştır.
Türkiye’de yüzde 20’lik nüfus kesimi geriye kalan yüzde seksenin toplamı kadar tüketiyor.
Artvin’e 255 öğretmenin Gelmesi Sevindiricidir
FATİH projesi kapsamında tabletlerin okullarımıza dağıtımının kısa sürede tamamlanacağı belirtilmektedir. Tarihin her döneminde zamanın şartlarına göre teknolojinin eğitimde kullanıldığını ve bunun kaçınılmaz olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte öğretmenlerin, öğrenci başarısını etkileyen okul değişkenlerinin en önemlisi olduğunu unutmamak gerekir.
İlk ataması yapılan 40 bin öğretmenden 255’inin Artvin’e gelmesi, ilimizde derslerin boş geçmeyecek olması sevindiricidir. Ancak bazı okullarımızda norm kadro fazlası, bazı okullarda öğretmen ihtiyacının bulunmaktadır.
Hepimizi ilgilendiren aşağıdaki sorunlara çözümler bulunmalıdır.
- Ortaöğretim ve yüksek öğretimdeki gençlerimizin yurt sorunları acilen çözülmelidir.
- Milli Eğitim Bakanlığı özür grubu tayinlerini yılda iki defaya çıkarmalı ve il/ilçe emrini mutlaka getirilmelidir.
- Öğrenim özrü tayinleri yapılmalıdır. Öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora yapması teşvik edilmelidir.
- Birinci yarıyıl sonu itibariyle il içi sıralar bir kez daha çalıştırılmalıdır.
- Ders kitapları bir yıl kullanılıp çöpe atılmamalıdır birkaç yıl kullanılmalıdır.
- MEB, eğitimde artık niteliğe odaklanmalıdır.
- Vergi dilimleri asgari geçim haddine göre yeniden düzenlenmelidir.
- Milletten ayrı bir millet, vatandan ayrı bir vatan çıkarılma ve Türkçenin yanına yeni bir dil koyma çabalarına karşı, eğitimde millet olma bilinci öne plana alınmalıdır.
Artvin’de öğretmenliğe ilk adımı atan değerli meslektaşlarıma hoş geldiniz diyor, bütün eğitim çalışanlarının huzurlu, mutlu ve eğitimin başarılı geçtiği bir öğretim yılı diliyorum.