4 NİSAN’DA EK ZAMMIMI UNUTMA, İŞ GÜVENCEME DOKUNMA MİTİNGİ YAPACAĞIZ

4 NİSAN’DA EK ZAMMIMI UNUTMA, İŞ GÜVENCEME DOKUNMA MİTİNGİ YAPACAĞIZ

GENEL BAŞKAN: 4 NİSAN’DA EK ZAMMIMI UNUTMA, İŞ GÜVENCEME DOKUNMA MİTİNGİ YAPACAĞIZ.

 

Türk Eğitim-Sen “Onurlu Mücadeleyle Umutlu Geleceğe Tek Yürek Buluşması’nın dördüncü toplantısı 20-22 Şubat 2015 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı.

 

Toplantıda Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yöneticileri, Şube Başkanları, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, İlçe Temsilcileri ve İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri hazır bulundu.

 

Bir ilin valisine savcıyı es geçerek soruşturma açma yetkisi veriyorsanız, polis memuruna yolda yürüyen adamı gözaltına alma hakkını veriyorsanız, bu kanun molotof kokteylini aşan bir kanundur.

 

Toplantıda bir konuşma yapan Genel Başkan İsmail Koncuk, şunları söyledi: “Bizim için bu toplantılarımız çok önemlidir. Bunlar, aynı zamanda teşkilatımızın da mücadele azmini ortaya koyan toplantılardır.  Bu ülkede tek başımıza değiliz, bu dava yolunda hep beraberiz. Türkiye için seslerimizi, güçlerimizi birleştireceğiz ki, yaşanan tüm bu haksızlıklara karşı yılmaz bir mücadeleyi sürdüreceğiz.

Türkiye’nin nereye gittiğini görmeyen göz, gidişatın kötü olduğunu anlamayan aklı başında insan kalmadığını düşünüyorum. Türkiye, her geçen gün bir hukuk devleti olma özelliğini kaybetmektedir. 90 yıllık demokrasi mücadelemiz nerdeyse çöpe atılmak üzeredir. Bütün bunları, yaşadığımız son olaylardan sonra çok daha net görmekteyiz. Maalesef bu ülkede, bu kötü gidişatı göremeyen insanlar da bulunmaktadır. Meclis’te ‘İç Güvenlik Paketi Kanunu’ görüşülmektedir. Bu kanunla ilgili ‘Yüzü kapalı eylem yapanları, elinde molotof kokteyli olanları engelleyeceğiz’ denildi. Ben de diyorum ki; tek gerekçeleri samimi olarak bu ise, biz bu kanunu destekliyoruz. Kimse yüzünü kapatarak molotof kokteyliyle eylem yapamaz. Amaç bu ise, her türlü desteği veririz. Fakat iktidarın amacı bu değildir. İktidarın bu kanunları getirerek adalet sistemini tamamen değiştirmek  istediğini görüyoruz. Hukuk devleti nedir? Hukuk devleti, kuralları olan devlettir. Hukuk devletlerinde hangi çeşit kuralları çıkarırsanız çıkarın namuslu vatandaşla, namussuz vatandaşı ayırt etmek zorundasınız. Eğer sizin çıkardığınız kanunlarla amacınız gerçekten namussuzluğu ya da birtakım olumsuz davranışları sergileyenleri önlemek, onların üzerlerinde yaptırım uygulayabilmek ise, bundan kimse rahatsızlık duymamalıdır. Fakat bir ilin valisine savcıyı es geçerek soruşturma açma yetkisi veriyorsanız, polis memuruna yolda yürüyen adamı gözaltına alma hakkını veriyorsanız, bu kanun molotof kokteylini aşan bir kanundur. Bu nedenle yapılanları, bu ülkenin aydınlarının görmesi şarttır. Hangi siyasi görüşe sahip olursanız olun bu yapılanların görülmesi gerekmektedir. Bu kanunu çıkaran zihniyetin terörle ve teröristle mücadele etmek gibi bir kaygısı olduğunu düşünüyor musunuz? Hayır ülkede bir yanda teröristlere adeta ne yaparsan yap denilmiş ama ülkedeki tüm aklı başında insanları susturmak için  kanun çıkarılıyor. Birçok demokratik hakkı gasp edecek olan paket molotofu engelleyeceğiz bahanesiyle gündeme getiriliyor. Türk Ceza Kanununda zaten bunlar yer almaktadır. Kanunlarda molotof zaten silah sayılmaktadır.               

 

Yüreğiniz yetiyor ise, Güneydoğu Anadolu’da yolları kesenleri engelleyin. O zaman ben de sizin samimiyetinize inanayım.

 

Hepimiz kendimize ‘Türkiye nereye gidiyor? İnsan hakları nereye gidiyor?’ diye sormalıyız. Yoksa siz teröre karşı bir kanun çıkaracaksınız, biz karşı çıkacağız. Böyle bir şey bizim için mümkün değildir. Biz her zaman terörün karşısında olduk. Bu gerçeği herkes çok iyi bilir. Yüreğiniz yetiyor ise, Güneydoğu Anadolu’da yolları kesenleri, kimlik kontrolü yapanları, haraç toplayanları engelleyin. O zaman ben de sizin samimiyetinize inanayım. Bunları göremeyecek kadar bu millet saf mı? Millet olarak bu tür olayların farkında olmamız gerekmektedir. Allah’a şükür bizim idrakimiz yerindedir. Yapılan her şeyi biliyoruz. Fotoğrafın arkasını görebiliyoruz. Bu yapılanları anlatmakta bizim görevimizdir.           Bu ülkenin insanlarının, askerinin, emniyet güçlerinin canına kast edenlerin her zaman karşısındayız. Siz terörle gerçekten mücadele edeceğinizi söyleyin, bu iradeyi ortaya koyun, her zaman destek veririz. Ama başka amaçlarla kanunlar çıkararak, yüzü kapalı eylemcilerle mücadele ediyor gibi görünüp bizi aldatmaya çalışmayın!”     

 

Hırsızlığı meşru göreceksiniz, kul hakkı yemeyi normal olarak göreceksiniz, sonra da çıkacaksınız, bizim davamız medeniyet davası diyeceksiniz. Bunu, medeniyet kelimesini küçülten, kirleten bir yaklaşım olarak görüyorum. Bizim medeniyet davamız var. O dava, Türk İslam Medeniyeti davasıdır.Çocuklarımız ve torunlarımız da Türk-İslam medeniyetine sahip çıkacaktır.

 

Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Sendikacılık çok önemli bir faaliyettir. Yıllardır bu alanda hep birlikte mücadele veriyoruz. Kamu çalışanlarına yapılanları görüyorsunuz. Gerek Milli Eğitim Bakanlığı’nda gerek üniversitelerimizde, Kredi Yurtlar kurumunda ve diğer kamu kuruluşlarında sendikal tercihlerinden dolayı fişlenenleri biliyorsunuz. Böylesine ahlaksızlıklar yapılırken, bir sendika çıkıp, ‘Bizim medeniyet davası mücadelemiz var.’ diyor. Medeniyet davası dedikleri nedir anlamadık. Ahlaksızlık üzerine medeniyet davası olmaz. Ben bunların medeniyet davasının mücadelesinin yaptıklarını düşünmüyorum. İnsanları aldatmaya yönelik böyle süslü kelimeler kullanıyorlar. Bizim bir medeniyetimiz vardır. Bu medeniyetin ismi de Türk-İslam medeniyetidir. Bir medeniyet davası var ise, bunu Türk-İslam medeniyeti içinde aramalıyız. Medeniyeti asırlar önce kurduğumuz kurallar etrafında şekillendireceğiz. Bu sayede kendimizi daha iyi tanırız ve kusurlarımızı daha kolay ortadan kaldırırız. Ama hem medeniyet davamız var diyeceksiniz, hem de her türlü ahlaksızlığı, adaletsizliği, kul hakkı yemeyi sürdüreceksiniz. Bunu nasıl  izah edeceksiniz? Hırsızlığı meşru göreceksiniz, kul hakkı yemeyi normal olarak göreceksiniz, sonra da çıkacaksınız biz medeniyet davasının mücadelesini yapıyoruz diyeceksiniz. Bunu, medeniyet kelimesini küçülten, kirleten bir yaklaşım olarak görüyorum. Bizim medeniyet davamız var. O dava, Türk İslam Medeniyeti davasıdır. Çocuklarımız ve torunlarımız da Türk-İslam medeniyetine sahip çıkacaktır.”

 

Kamu çalışanlarının sendikal tercihlerini samimiyetle gözden geçirmesi gerektiğini kaydeden Koncuk, “Artık denizin bittiği yerdeyiz. Türkiye, her yönden duvara dayandı. Bu ülke, bu millet bir çıkış yolu bulmak zorundadır. Bütün bu olaylar gözlerimizin önünde yaşanmaktadır. Kamu çalışanlarının, hatta bu ülkedeki bütün insanların, doğru tercihi artık her alanda ortaya koyması gerekir. Zaman zaman yaptığım açıklamalarda sendikacılığın bir oyun olmadığını ifade ediyorum. Üzülerek görüyorum ki, kamu çalışanlarının büyük bir kısmı sendikacılığı  hala oyun zannediyor” dedi.

 

4 Nisan’da ek zammı unutma, iş güvenceme dokunma mitingi yapacağız.

 

Türkiye Kamu-Sen’in 4 Nisan 2015 tarihinde Ankara’da yapacağı büyük mitingle ilgili önemli açıklamalar yapan Koncuk, “Bu mitingleri neden yapıyoruz? Çünkü insanların kendine getirilmeye ihtiyacı var. Bu miting konusunun temasını insanlara bir bir anlatacağız. Mitingimizin teması nedir? ‘Ek zammı unutma, iş güvenceme dokunma.’ Mitingimizin amacı; kamu çalışanlarının haklarına sahip çıkmaktır. 4 Nisanda Başkent’in göbeğinde bir araya gelerek tek yürek olacak ve ahlaksızlığa, namussuzluğa ve kul hakkı yiyenlere sessiz kalmayacağımızı hep bir ağızdan cesaretle haykıracağız.”

 

İktidarın devlet memurlarının iş güvencesini elinden almak ile ilgili değişik zamanlarda yaptığı konuşmaları kitapçık olarak bastırıyoruz. Bu kitapçığı herkesin görmesini istiyorum. Öğretmenler odasında, Yurt-Kur’da, üniversitelerde, diğer kurum ve kuruluşlarda   bütün memurlar yaklaşan tehlikeyi artık görmelidir.

 

2011 yılından sonra iş güvencesi konusunun daha da önemli hala geldiğini kaydeden Koncuk, “ Her konuşmamda iş güvencesinin önemini anlatmaya çalışıyorum. İş güvencesi, devlet memurunu devlet memuru yapan özelliktir. İş güvencesiz bir çalışan modeli oluşturmak istiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı açıkça söylüyor ve ‘Ben devlet memurlarının iş güvenceli olmasından rahatsızım’ diyor. Cumhurbaşkanının devlet memurlarının iş güvencesini elinden  almak ile ilgili değişik zamanlarda yaptığı konuşmaları kitapçık olarak bastırıyoruz. Bu kitapçığı herkesin görmesini istiyorum. Öğretmenler odasında, Yurt-Kur’da, üniversitelerde, diğer kurum kuruluşlarda memurlar  yaklaşan tehlikeyi artık görmelidir.

 

Devlet memurlarını idareciler ya da siyasiler tarafından kıdem tazminatı verilerek istenildiği zaman kapının önüne koyabilecek bir model getirecekler. Bütün devlet memurlarının bunu görmesi gerekir. Devlet memurlarının adeta canına kast ediliyor. Devlet memurlarına ‘Seni un ufak edeceğim, seni bitireceğim’ deniliyor. Alenen üzerimize gelen bu tehdide rağmen yandaş sendikanın bu kadar üyesi sendikaların bu sessizliğine nasıl sabrediyorlar, nasıl kabullene biliyorlar anlamıyorum. Buna anlam vermek mümkün değildir. Toplantılarda, istişarelerde her yerde ‘İş güvencemiz elimizden alınacak’ diye bas bas bağırıyoruz. İnsanlar iş güvencelerinin kaldırılacağının farkında değiller.

 

4 Nisan 2015’teki miting kamu çalışanları için çok önemlidir. Bütün kamu çalışanlarını Ankara’ya davet ediyorum. Gelin beraber bizlere kumpas kuranları tüm Türkiye’ye deşifre edelim. Kamu çalışanlarına nasıl bir gelecek oluşturmaya çalışıldığını bütün herkese gösterelim.

 

Koncuk ayrıca, iş güvencesinin öneminin anlaşılması için 4/C’lilerin somut bir ibret olduğunu vurgulayarak “ iş güvencemizi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. 4/C’lerin durumu herkese örnek olmalıdır. Onlarda bir zamanlar iş güvenceli kamu görevlileriydi. İş güvenceleri olmadığı için , kıdem tazminatları verildi ve kapının önüne konuldular.”

 

                                                                             

 

Maalesef 2014 yılının Mayıs ayında toplu sözleşmelere imza atan konfederasyonun üye sayısı  50 bin arttı. Yani masada memuru satanın üye sayısı 50 bin artıyor.  Bu durumu kabullenen Kamu çalışanlarına sormak gerekir: Satılmak keyif mi veriyor?

 

Toplu sözleşme dönemine değinen Koncuk şöyle konuştu: “Toplu sözleşme dönemini yaşadık. Tartışılmaz bir gerçek var ki, satıldık! Satılmanın cazip bir tarafı var mı? Hatırlarsanız, Toplu Sözleşmeler Bayramdan bir gün önce, arife günü imzalanmıştı. O gün değerlendirme yaptığımızda ‘Memurun satıldığını gördük’ demiştik. Gelinen nokta da Memur enflasyon oranında zam alamadı. Enflasyon açısından baktığımızda 2014 yılından yüzde 2.97 oranında alacağımız var. 2014 yılının Mayıs ayında bu rezil toplu sözleşmeye imza atan konfederasyonun üye sayısı malesef 50 bin arttı.  Bizim bu kadar mücadelemize rağmen üye sayımız 3 bin artarken, masada memuru satanın üye sayısı 50 bin artıyor. Bu durumu kabullenen  Kamu çalışanlarına sormak gerekir: Satılmak keyif mi veriyor? Memuru pazarlayanlar iş güvencemizi tehdit edenlerle el ele, diz dize hareket ediyorlar. 800 bin kamu çalışanı bunlarla beraber yürüyor. Elbette ki bizler memuru asla satmayız. Kamu çalışanlarının top yekun olarak,artık kendisine gelmesi gerekiyor.

 

Geçenlerde şube başkanımızın yaşadığı bir olayı anlatmak istiyorum. Şube başkanımız bir okula ziyarete gittiğinde kapıda nöbet tutan öğretmenlere ‘Hangi sendikanın üyesisin’ diye soruyor. O da ‘Maalesef ki yandaş sendika ’ diyorlar. Madem maalesef diyorsun neden bu sendikaya üyesin diye sorduğunda, ‘Ben okula geç kaldığımda sorun yaşamıyorum’ diyor. Bunu nasıl izah edebiliriz? İşini doğru yap ki böyle şeylere gerek kalmasın. İşine erken git. Bunları yapan bir öğretmene  inanmakta zorluk çekiyorum. Öğretmenlerin yanlış karşısında dik durması gerekiyor. Onların, öğrencilerine hayat mücadelesini öğretmesi gerekiyor. Ama görüyoruz ki bazıları başka işler peşinde. Sen ahlakı, namusu öğrencilerine nasıl öğreteceksin? ”

 

Nabi Avcı ve böyle düşünenlere diyorum ki, bize vatanseverlik dersi vereceğinize, önce işinizi becerin, öğretmen ve eğitim çalışanlarının haklarını verin.

 

Nöbet tutmama eylemine de değinen Koncuk, “Bu eylemler üzerine geçenlerde Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı bir açıklama yapmış; Avcı, ‘Öğrenciyi siyasete bulaştırmayın’ diyor. Sayın Nabi Avcı ne alakası var? Çalışanların hak arama mücadelesini sendikal bir faaliyeti hangi dayanakla siyaset yapmak olarak değerlendiriyorsunuz?  Birilerini rahatsız etmeden hak iddia edemezsiniz. Nabi Avcı ve böyle düşünenlere diyorum ki, bize vatanseverlik dersi vereceğinize, önce işinizi becerin, öğretmen ve diğer eğitim çalışanlarının haklarını verin. Hak ettiğimiz sosyal ve ekonomik haklarımız bize verin, biz de iş bırakma eylemi de, nöbet eylemi de yapmayalım. Biz bundan keyif mi alıyoruz? Türkiye Kamu-Sen‘ in böyle bir derdi yoktur. Ayrıca kimse bize vatanseverlik nutku atmasın. Çünkü Türkiye Kamu-Sen vatanseverliğin kitabını yazmıştır. Sayın Nabi Avcı sen öğretmenlerin işini doğru yapmasını istiyor isen, sen de işini doğru yapmalısın. Müsteşarların, İl Müdürlerin, Genel Müdürlerin doğru düzgün işlerini yapsınlar. Sen yönetici atamalarına da  haksızlık yapılırken  hiç sesini çıkartmayacaksın; bu ülke için mücadele etmiş, yandaş olmayan insanları alaşağı edeceksin, ondan sonra bize diyeceksiniz ki, işinizi yapın. Bu vatanseverliğe yakışmıyor. Siz alın teri dökmüş, emek vermiş insanların alın terlerinin çalınmasını seyrettiniz.

 

Önce bu günahın hesabını verin! Biz nöbet tutmama eylemini yapacağız, bunun yanında da öğrencilerimizi sahipsiz bırakmayacağız. Öğretmenlerimize nöbet ücreti verilene kadar bu mücadelemizi devam ettireceğiz. Öğretmenler ve bütün kamu çalışanları şunu görmeli ki, nöbet eylemini sadece bir sendika yapmıyor. Bu eylem artık bütün sendikaların-bir tanesi hariç ortaklaşa gerçekleştirdiği bir eylem oldu.

 

Bu eylem, hepimiz için çok önemlidir. Dolayısıyla nöbet eyleminden olumlu sonuç almak zorundayız. Nöbet ücreti talebine sözde destek veren ama eylemlere katılmayan sendikalar da var. Bunları kaçak güreşenler olarak görüyorum. Bu sendikalar yarın bir gün çıkar  derler ki ‘Problemi biz çözdük.’ İşin çözülmesi için uğraşmazlar, çözüldükten sonra da sahiplenirler. Yahu arkadaş bir kez olsun sendika olduğunuzu hatırlayın!  Bir de sizlerden mücadele görelim.

 

Eğitim Bir Sen  üyesi olan öğretmenler bu eyleme katılmıyorlar. Bu insanlara soruyorum: Nöbet tutmama eylemi için arkadaşlarınız soruşturma geçirmeyi, ceza alma ihtimalini göze alarak bir irade ortaya koyuyorlar. Peki eylem başarıya ulaştığında ücret almayacak mısın? Sen şimdi oturup bizim mücadelemizi seyrediyorsun. Böyle bir anlayış olabilir mi? Sen de sendikanın bu eyleme katılmasını iste ya da o sendikayı terk et! O cesareti göstermelisin.”

 

Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Sendikal eylemler kanunlarla desteklenmiştir. Bununla ilgili Anayasa Mahkemesi kararları da vardır. Dolayısıyla eylemi engellemek isteyen kim olursa olsun korkmadan bildirin. Türk Ceza Kanun’un 118. Maddesi sendikal faaliyetleri engelleyenlere 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Sendikal faaliyetleri engellemek isteyenler bunu görsün. Hadlerini bilsin.”      

 

Kimse Sayın Bakan’a ‘Siz 39 bin ücretli öğretmen var dediniz ama 80 bin ücretli öğretmen olduğu ortaya çıktı. Bir Milli Eğitim Bakanı olarak kamuoyunu aldattığınızı düşünüyor musunuz?’ diye sormuyor ?

 

Koncuk Türkiye’de 80 bin ücretli öğretmen olduğunu da söyleyerek, şunları kaydetti: “Nabi Avcı, 2014 yılının Kasım ayında 47 bin, Aralık ayında da 39 bin ücretli öğretmen olduğunu söyledi. Biz de bunun üzerine Türkiye’deki ücretli öğretmen sayısı ile ilgili bir araştırma yaptık. Genel Sekreterimiz Musa Akkaş bütün valiliklere yazı yazdı ve resmi yoldan bilgi talep etti. 69 valilikten cevap gelmiş. Buna göre 69 ildeki ücretli öğretmen sayısı bile 71.925 Ücretli öğretmen sayılarını göndermeyen illerin, geçen yılki ücretli öğretmen sayılarını da dahil edersek Türkiye’de 80 bin ücretli öğretmen olduğu görülecektir. Bizden başka kimse Sayın Bakana ‘Siz 39 bin ücretli öğretmen var dediniz ama 80 bin ücretli öğretmen olduğu ortaya çıktı. Bir Milli Eğitim Bakanı olarak kamuoyunu aldattığınızı düşünüyor musunuz?’ diye sormuyor. Sayın Bakan’ın söylediği rakamlarla gerçekler arasında 4 bin fark vardır. Böyle bir yanlışı nasıl yaparlar? Demek ki, Sayın Bakan her zaman doğruları söylemiyor. Milli Eğitim Bakanı’nın böylesine önemli bir konuda yanlış bir açıklama yapması doğru değildir. Bir diğer sıkıntı da 80 bin ücretli öğretmenim hepsi eğitim fakültesi mezunu ya da fakülte değildir. Büyük bir çoğunluğu iki yıllık mezundur. Bu konuda Sayın Bakanı açıklama yapmaya davet ediyorum. Sayın Bakan’ın çıkıp özür dilemesi gerekir.”

 

Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “2014 yılında yaşadıklarımız, hem Türk hukuku hem de Türk milleti adına kara bir lekedir. Binlerce, on binlerce insanın hakkının gasp edildiği ve hukukun da seyirci kaldığı başka bir dönem görmedik. Maalesef ki, hala Anayasa Mahkemesi,  yönetici atamaları ile ilgili bir karar vermedi. Okul idarecileri görevlerine geri dönemiyorlar. Bugüne kadar olduğu gibi Okul idarecilerinin, elimizden  ne geliyorsa hem hukuken hem de manevi olarak yanındayız.

 

Öte yandan şube müdürlüğü atamalarını iptal ettirdik. En son çıkan kararla sözlü sınavlar da iptal edildi. Sayın Müsteşar Yusuf Tekin’e sesleniyorum: Şube Müdürlüğü nasıl bir sonuca varacak? 1709 şube müdürü ataması iptal edilene kadar senin ismini hukuk tanımaz müsteşar olarak anacağım .”                                                                          Toplantının ikinci gününde ise; KTÜ öğretim görevlisi Metin İSKENDEROĞLU “ Sendikacılıkta sosyal medyanın etkin kullanımı” ve Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sinan DEMİRTÜRK ise “ Sendikacılıkta ikna ve propaganda teknikleri” konusunda sunum yaptılar.

 

Öğleden sonraki programda ise Genel Başkan İlçe temsilcileri ve Yönetim Kurulu üyeleri ile; Merkez Yönetim Kurulu üyeleri de Şube Yönetim Kurulu üyeleri ile İstişare Toplantıları gerçekleştirdiler.

 

Toplantı 21 Ocak tarihinde Genel Başkan İsmail Koncuk’un   kapanış konuşmasıyla sona erdi. Genel Başkan sözlerine İzmir’de öldürülen Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na  Allah’tan rahmet yakınlarına baş sağlığı dileyerek başladı ve Türk milletini bölmek isteyenlere kahrı-gazap eylesin diyen Koncuk şunları kaydetti:  “Burada arkadaşlarımızın sorumluluk duygusuyla hareket etmesi teşkilatımızın geleceğe dair sağlam zeminde yürüdüğünü gösterir. Bugün  burada ilçe temsilcilerinin konuşmalarını dinledik. Zaman zaman duygulandığımız anlar oldu.”                                              

 

  Biz bu ülkede dün vardık, bugün varız, yarında var olacağız. Ama bu yandaşların darmadağın olduğunu hep birlikte göreceğiz. Bunlar neden darmadağın olacaklar biliyor musunuz? Bütün inandığımız değerleri ayaklar altına aldıkları için, ahlaksızlığı ahlak yaptıkları için olmayacaklar.

 

Toplantıdan büyük bir keyif aldığını ve mücadele isteğinin daha da fazla arttığını belirten Koncuk, “ Toplantılarda sadece siz motive olmuyorsunuz. Bizler de motive oluyoruz. Birbirimizin inancından motivasyonun dan yararlanarak bugün hepimiz burada iman tazeleyeceğiz. Biz bu ülkede varız.Biz  bu ülkede dün vardık, bugün  varız, yarında var olacağız. Ama bu soytarılar bu ülkede olmayacak. Bunlar neden olmayacaklar biliyor musunuz? Bütün inandığımız değerleri ayaklar altına aldıkları için, ahlaksızlığı ahlak yaptıkları için olmayacaklar. Ama biz inandığımız değerlerden  taviz vermediğimiz için var olmayı her zaman hak ettik. Buna emin olun ki, bütün hücrelerimle inanıyorum ve iman ediyorum. Samimiyetle inanan, karşılıksız seven, mücadele etmekten korkmayan ve çekinmeyen  insanların karşısında hiç kimse duramaz. Yeter ki, kendinize güvenin. Dava adamının en temel özelliği; mücadele aşkını kaybetmemesidir. Dava adamı yolun bittiği yerde, yol açabilen insandır; zorlukların karşısına çıkabilen kişidir. Önemli olan zor şartlarda dava adamı olabilmektir. Önemli olan o zor şartları lehe çevirebilmektir. Bunu başarabilen adam liderdir, mücadele adamıdır. Onun için ben her birinizi teker teker kutluyorum.

 

Lütfen buradan ayrıldığınızda görevlerinizin  daha fazla hatırlayalım. Çünkü buna bu aziz milletin ihtiyacı vardır. Mücadelenize, imanınıza bu milletin ihtiyacı var. Hz. Peygamber Efendimiz ‘onlar bilmiyor’ diye af diliyor ümmeti adına. Bu ülkede de hala bilmeyenler ,olayları idrak edemeyenler var. Onların  bilmediğini biz öğreteceğiz. Onların bilmediğini biz biliyoruz. Siz biliyorsunuz doğruyu, ahlakı ,fazileti biz temsil ediyoruz. Onun için görevlerimizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha idrak edeceğiz ve bu mücadele gücümüzü katlayarak devam ettireceğiz. Hepinizden bunu istiyorum. İnanmış adamların mücadelesinin kazanması için bunu istiyorum. Bizim kazanmamız ahlakın kazanması demektir. Bizim kazanmamız, bu milletin değerlerinin  hala kıymeti  harbiyesinin olduğunugöstermek adına önemlidir. Bunun için kaybetmeye hakkımız yok. Kazanacağız-kazanacağız.” dedi.                    4 Nisan Eylemi

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir