“Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder”.
Eğitim kelimesi yalnız olarak kullanıldığı zaman herkes kendince istediği bir anlam yükler. Eğitim sadece dört duvar arasında, ellerimize tutuşturulan müfredat denilen deli gömlekleriyle hitap ettiğimiz geleceğimize, biricik evlatlarımıza dayattığımız bilgi karmaşalıkları mı? Yoksa teknoloji ve proje çöplüğüne çevirdiğimiz dersliklerimizle elde var sıfırlar mı? Ya da 10 yılda beş bakan değiştirip 5 yeni sistem ile beşte sıfır çektiğimiz bir maç mı eğitim? Acaba ahlak, edep, milli ve manevi değerlerimizi, kültürümüzü, örf ve adetlerimizi içine katmayı unuttuğumuz tatsız tuzsuz bir yemek mi? Belki de eğitimin ana unsuru, olmazsa olmazı fedakâr ve cefakâr eğitim çalışanlarının aşağılamak, onurlarıyla oynamak, açlık sınırına mahkûm etmek. Vitirininde rengârenk pastaları, kekleri şekerlemeleri ile göz boyayan imrendiren, iştah açan pastahane vitrini gibiyiz. Siz siz olun sakın ha mutfağa girmeyin.
Atatürk’ün eğitim ile ilgili özlü sözü sanki günümüzü görür gibi kaleme alınmış hissi uyandırdı mı sizdede? Bir düşünün; geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirebiliyor rmuyuz? Yoksa siyasi ikbal ve kaygılarla bir nesli ve geleceğimizi uçuruma mı itiyoruz?
Malum dersane tartışmalarıyla gündeme gelen ve torbaya son anda eklenen bir madde ile önümüze konulan ister ye ister yeme maddeleri neler getiriyor;
1-Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarının dışındaki Milli Eğitim Bakanlığı teşkilatında görev yapan Talim Terbiye Kurulu Başkanı ve kurul üyeleri, müsteşar yardımcıları, genel müdürler, Strateji Geliştirme Başkanı, tüm gurup başkanları ile bütün milli eğitim müdürlerine görevden el çektirilecek.
2-Genel Müdür ve üstü kadrolar “Bakanlık Müşaviri” olarak, gurup başkanı ve il milli eğitim müdürlüğü kadrolarında bulunanlar “eğitim uzmanı” olarak atanacak. Hatta İl milli eğitim müdürleri ve grup başkanları okullarda öğretmen olarak görevlendirilebilecek.
3-Dört yılını tamamlayan tüm okul müdürleri, müdür başyardımcıları ve müdür yardımcıları görevden alınacak ve bunlardan istediklerini idare tekrar atayacak, atanamayanlar ise okullara öğretmen olarak dönmek zorunda kalacaklar.
4-Okul yöneticilerinin bir dört yıl daha bu görevlerine devam etmelerine ise İl Milli Eğitim Müdürü ve Vali karar verecektir.
5-Aday öğretmenlikte geçen süre bir yıldan iki yıla çıkabilecek. Aday öğretmenlere yazılı sınav yanında bir de mülakat sınavı uygulanacak. Uygulanan mülakat sınavı sonucunda başarılı sayılmayanların öğretmenlik görevine son verile
Bu mudur? Eğitimde çağ atlamak, yenileşmek muhasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak bu mudur? Acaba bu kanunu çıkaranlar biricik evlatlarını 15-20 yıl sınıfa girmemiş, onlarca sistem ve müfredat değişikliğini uygulamamış ve yöneticiliği elinden alınarak moral motivasyonu sıfıra indirilmiş bir eğitimciye emanet eder mi? Bu olsa olsa pire için yorgan yakmaktır, dağdakine kızıp bağdakini dövmektir.
Bakanlığımız inşallah bu yanlıştan dönerek gelecek endişesine kapılan, aile bütünlüğü bozulacak korkusuyla yaşayan eğitimci ve yöneticilerimizi rahatlatır. Yoksa bunun akabinde öğretmenlerimizi de aynı akıbet beklemekte, depo öğretmenliği kavramı çıkarılarak eğitimi yerele indirme, iş güvencesi elinden alınarak sözleşmeli hale getirme planları devreye sokulacaktır. Kısaca özerklik denen lanetin ilk adımları atılacaktır.
Çare ise işverenin şemsiyesinde gölgelenen yetkili ama etkisiz sendikamsı yapılardan uzak durmak, akabinde hakkı tutup kaldırmayı ve mücadeleyi şiar edinmiş etkili sendika Türk Eğitim Sen çatısı altında mücadele etmektir. Çare Türk Eğitim Sen’in kararlığı yanında durup dik olmaktır. Bunun başkaca yoluda yoktur. Türk Eğitim Sen olarak 19 Şubat 2014 Çarşamba günü bu yasa tasarısını İl Milli Eğitim Müdürlüğü Önünde düzenleyeceğimiz basın açıklaması ve eylemle protesto edeceğiz. Biz, hepimiz için orda olacağız.