Türk Eğitim-Sen “Milli Mücadelenin Yüzüncü Yılında Türkiye Sevdalıları Bir Arada” temalı Şube Yönetim Kurulu Üyeleri Eğitim Ve İstişare Toplantısı 14-17.11. 2019 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. 15 Kasım Cuma günü saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan toplantı, Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın açılış konuşmasıyla devam etti.
Milli Mücadelenin 100. Yılı dolayısıyla Türk Eğitim-Sen’in Kuvayı Milliye adını verdiği salonda yapılan toplantıya Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz, Genel Merkez Yöneticileri, Türk Eğitim-Sen şube başkanları ve şube yönetim kurulu üyeleri katıldı. Toplantı öncesinde İstiklal Yolunda Samsun’dan İzmir’e Makale Yarışması Ödül Töreni de gerçekleştirildi.
Böyle bir sendikanın yetkili olması kamu çalışanlarına zulümdür. Kamu çalışanlarını bu zulümden kurtaracak olan ise Türkiye Kamu-Sen teşkilatıdır.
Açılış konuşması yapan Genel Başkan Talip Geylan, Türk Eğitim-Sen ve Türkiye Kamu-Sen’in her geçen gün büyüyerek yoluna devam ettiğini söyledi. “Birilerinin uykuları kaçıyor, birbirlerini yemeye başladılar” diyen Geylan, Türk Eğitim-Sen ve Türkiye Kamu-Sen’in yetkili olacağına samimiyetle inandığını kaydetti. Kamu çalışanlarının toplu sözleşme masasına oturup 20 gün boyunca büyük bir beceriksizlik ve öngörüsüzlük sergileyenleri hak etmediğini ifade eden Geylan, “Yetkili olmayı Türkiye Kamu-Sen hak ediyor, daha da önemlisi Türkiye Kamu-Sen’in yetkili olmasını, bu onurlu mücadeleyi kamu çalışanları hak ediyor” dedi.
Geçtiğimiz toplu sözleşmeye vurgu yapan Geylan, “Toplu sözleşmede 20 gün boyunca ne konuşabildiler?” diye sordu. Toplu sözleşme öncesinde Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci’nin toplu sözleşme taleplerini açıkladığını hatırlatan Geylan, “2020 yılı için yüzde 10+10 ve yüzde 3 refah payı, 2021 yılı için ise yüzde 8+8 ve yine yüzde 3 refah payı istedik. Ar-Ge birimimizin yaptığı araştırmaya göre geçen yıl 4 kişilik ailenin zorunlu harcama tutarı 1.032 TL artarken, memur maaşlarındaki ortalama artış 441 TL oldu. Dolayısıyla tam 591 TL açığımız vardı. Buna dayanarak öncelikle kayıplarımızın telafi edilmesi için taban aylığa 600 TL zam talep ettik. Öte yandan Türkiye Kamu-Sen olarak yetkili konfederasyonun iş bırakma dahi alacağı tüm kararlara destek vereceğimizi açıkladık. Türkiye Kamu-Sen bu tavrı ortaya koyarken, Memur-Sen Genel Başkanı süreç başlamadan -daha önceki yıllarda olduğu gibi- ‘Hizmet kolunda yetkili olmayan sendikaların bağlı olduğu konfederasyonlar koltuk işgal etmesin’ diyerek, sendikalarla didişmeye başladı.
Yine yetkili konfederasyon genel başkanı, ‘Biz çok makul bir teklif ortaya koyduk ancak diğer konfederasyonlar afaki talepler ile masaya geldiler’ dedi. Asıl muhatapları işverenken, sendikalarla uğraştılar. Düşünün, Türkiye Kamu Sen’in bütün mali talepleri kabul edilmiş olsaydı dahi 2020 yılının sonu itibari ile ortalama devlet memuru maaşı 5 bin 570 TL olacaktı. Bizim taleplerimizi afaki diye nitelendiren malum konfederasyon 2019 Temmuz ayında 4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddini 6 bin 610 TL olarak açıkladı. Demek ki Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın kendi sendikasının açıkladığı rakamlardan haberi yok! Buradan soruyorum: Ali Bey, sen kim adına konuşuyorsun? Çalışanlar adına konuşmadığın belli. Sen işveren adına konuşuyorsun.
Böyle bir sendikanın yetkili olması kamu çalışanlarına zulümdür. Kamu çalışanlarını bu zulümden kurtaracak olan ise Türkiye Kamu-Sen teşkilatıdır.”
Müzakere olması için her hizmet kolunun muhatabıyla masaya oturması gerekir.
Türkiye Kamu-Sen’in 4688 sayılı yasada talep ettiği revizyonlara da dikkat çeken Genel Başkan Talip Geylan, “Yetkili konfederasyon başkanı imzayı attığı an dükkân kapanıyor. Oysa toplu sözleşmede, hizmet kolları müstakil şekilde toplu pazarlık sürecine tabi olmalıdır. Eğitimde, sağlıkta ya da başka hizmet kollarında yetkili sendikaysanız, her şekilde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile muhatap oluyorsunuz. Böyle müzakere olmaz. Müzakere olması için her hizmet kolunun muhatabıyla masaya oturması gerekir” dedi.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun müstakil olması gerekir.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun yapısının değiştirilmesi gerektiğini de bildiren Geylan, “Mevcut haliyle bu kurul Kamu Görevlileri Hakem Kurulu değil, adeta Kamu İşveren Hakem Kurulu’dur. 11 üyenin 6’sını işveren atamaktadır. Böyle hakem mi olur mu? Kurulun mutlaka müstakil olması gerekir” diye konuştu.
Bütçenin güncellenmesini istiyoruz.
2020 yılı bütçesi TBMM’de görüşürken, Türkiye Kamu-Sen’in geçtiğimiz Salı günü Maliye Bakanlığı önünde yaptığı eyleme dikkat çeken Geylan, “2019 yılında enflasyon farkı dahil olmak üzere alacağımız toplam maaş zammı yüzde 10.26’dır. Yılın ilk 10 ayı itibariyle enflasyon ise yüzde 10.59’dur. Aldığımız maaş eriyor. Bu nedenle kamu çalışanlarının ücretleri açısından da bütçenin güncellenmesini istiyoruz” dedi.
Ek gösterge sözü yerine getirilmelidir.
Ek gösterge meselesinin yılan hikâyesine döndüğünü belirten Geylan, Türkiye Kamu-Sen olarak ek gösterge ile ilgili hazırladıkları yasa teklifini hatırlattı. Buna göre sadece 4 meslek grubu için değil, tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin düzenlenmesini ve ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmetler sınıfının ek göstergeden yararlanmasını içeren Türkiye Kamu-Sen’in teklifine iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasi partilerin sahip çıkmasını istedi.
Türk Eğitim-Sen olarak korktuğumuz için değil, yaşadığımız tecrübelerden dolayı mülakata karşıyız.
Sözleşmeli istihdama karşı çıktıklarını belirten Geylan, 2016 yılında sözleşmeli öğretmenliği geri getiren KHK’yı eş zamanlı olarak yargıya taşıdıklarını hatırlattı. Malum-Sen’in her fırsatta sözleşmeliliğe karşı olduğunu ifade ettiğini ancak konuyu yargıya taşımadığını belirten Geylan, bunu manidar bulduğunu kaydetti.
Türk Eğitim-Sen’in mülakatı da yargıya taşıdığını hatırlatan Geylan, “Mülakatın olduğu yerde adalet olmaz. Mülakat ehliyet ve liyakati öldürür” dedi. Son yapılan yönetici atamalarında 9 bini okul müdürü olmak üzere toplam 20 bin kurum yöneticisinin sadece yazılı sınava göre sisteme girdiğini anlatan Geylan, “Sayın Bakan Ziya Selçuk’un talimatı doğrultusunda bu yöneticilere yazılı sınav puanı neyse mülakat puanı da o verildi. Bu konuda kendisine teşekkür ediyoruz. Ama yarın irade değişirse, uygulama da değişir. Dolayısıyla mülakatın toptan kaldırılması lazım. Türk Eğitim-Sen olarak korktuğumuz için değil, yaşadığımız tecrübelerden dolayı mülakata karşıyız” diye konuştu.
Kamu çalışanlarına grev ve siyaset yapma hakkı tanınmalıdır.
Vergi dilimlerinin sabitlenmesi ya da matrahın artırılması gerektiğini de kaydeden Geylan, ücretlerin tamamının da emekliliğe yansıtılmasını istedi. 1992 yılından beri grev hakkı talep ettiklerini Geylan, kamu çalışanlarına siyaset hakkı tanınmasını da istedi. Kamu çalışanlarının toplumun eğitimli ve nitelikli kesimi olduğuna vurgu yapan Geylan, “Tamamına yakını yüksek öğrenim mezunu olan toplumun en eğitimli, en bilgili kadrosunun hizmetinden Türk siyasetinin mahrum bırakılması doğru değildir” dedi.
Ülkemizin en zeki çocuklarının okuduğu okullara Bakanlık iradesinin müdür atayamıyor olması bir utançtır.
Proje okullarına yapılan yönetici görevlendirmelerini eleştiren Geylan şunları kaydetti: “Sayın Bakan, bir yandan yaptığı değişiklikle yöneticilerin yazılı sınav esasına göre atanmasını sağlarken, diğer yandan ne yazık ki proje okullarında yaşanan rezalet sürece dokunamadı. Çünkü bu okullar ile ilgili süreç taşra teşkilatını işgal etmiş çetevari yapıların kontrolü altında yürütülüyor.
Bakanlığın taşra teşkilatı ise sendika görünümlü cemiyet, dernek, vakıfların işgali altındadır. Sendika olarak yaptığımız araştırmayla, proje okullarına 940 müdür ataması gerçekleştirildiğini, bunların 829’unun bir sendika üyesi olduğunu tespit ettik. Ülkemizin en zeki çocuklarının okuduğu bu okullara Bakanlık iradesinin müdür atayamıyor olması bir utançtır. Bu çetelerin tahakkümünü kıramamış olmak bu ülkeyi yönetenlerin ayıbıdır” dedi.
Meslek Kanunu’nu ertelemek demek, hükümetin eğitimdeki iddialarının önemli bir kısmından şimdilik vazgeçmesi anlamına gelir.
Meslek Kanunu çalışmasının bütçe yokluğu nedeniyle ertelendiği iddiaları ile ilgili açıklama yapan Genel Başkan, “23 Ekim 2018 tarihinde büyük bir tanıtım programıyla 2023 Eğitim Vizyon Belgesi açıklandı. Bu belgenin taşıyıcı kolunu Öğretmenlik Meslek Kanunu idi. Dolayısıyla Meslek Kanunu’nu ertelemek demek, hükümetin eğitimdeki iddialarının önemli bir kısmından şimdilik vazgeçmesi anlamına gelir. Meslek Kanunu bir an önce çıkarılmalıdır. Tabi dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak istemiyoruz. 657 sayılı kanundan kaynaklanan haklarımızın baki kalması kaydıyla bu kanunu destekliyoruz” diye konuştu.
19 Kasım tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı’na 81 ilden 81 mektup göndereceğiz.
Türk Eğitim-Sen’in eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti önlemek amacıyla kanun teklifi hazırladığını ve bu teklifi TBMM’ye taşıdığını ifade eden Geylan, “Kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi TBMM Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Sayın Muhammed Levent Bülbül’e teslim ettik. Sayın Bülbül teklifimizi TBMM’ye sunacak. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. İnşallah teklifimiz TBMM’de bulunan tüm partilerin mutabakatıyla en kısa sürede hayata geçirilir. Ayrıca 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde eğitim çalışanlarına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla 19 Kasım tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı’na 81 ilden 81 mektup göndereceğiz. Diliyoruz ki, bundan sonra eğitim çalışanlarına yönelik şiddet uygulayanlar gereken müeyyideyle muhatap olurlar ve yapanın yanına kar kalmaz.” dedi.
Toplantı 16 Kasım tarihinde Prof. Dr. Necati Cemaloğlu’nun verdiği “Lider Sendikacılık” semineri ile devam etti. Daha sonra şube başkanları ve şube başkan yardımcıları ayrı ayrı istişare toplantısı yaptı. Şube başkanları Kuvayı Milliye salonunda, şube başkan yardımcıları da Kazım Karabekir Paşa, Mareşal Fevzi çakmak Paşa, Turan Yazgan, Rauf Denktaş, Gaspıralı İsmail ve Cengiz Aytmatov salonlarında bir araya geldi. Toplantılarda önümüzdeki süreçte izlenecek yol haritası belirlendi. Toplantı Genel Başkan’ın kapanış konuşmasıyla sona erdi.